FETÖ’cü ‘tilki subay’ tipi
DARBE girişiminden sonraki yargılamalarda dikkatimi en çok çeken konulardan biri, darbe girişimine katıldığı iddiasıyla yargılanan subayların “inkârcı” tavırları oldu.
Adam bütün geceyi darbe karargâhında geçirmiş, görüntüleri koridorlarda, odalarda kaydedilmiş, kimisinin ses kaydı bile var ama darbeci olduğunu kabul eden de yok.
Görüntüler reddediliyor, sesler inkâr ediliyor.
Bambaşka kentte, bambaşka bir görevdeyken tesadüfen gittiği karargâhta darbeye tanık olduğunu iddia ediyor vs.
Belli ki bu bir savunma stratejisinin parçası olarak sergilenen davranış biçimi.
Bunlar küçük yaşlardan itibaren askeri disipline girmiş tipler.
Önce askeri lise, sonra harp okulu, üzerine sınıf okulu ve aktif askerlik görevleri.
Onun için her şeyden önce “subay ve centilmen” olmayı öğrenmiş olmalılar.
Çünkü bu da askeri disiplini içselleştirmenin bir sonucu. Yalan söylemeyeceksin, mesafeli olacaksın, dürüst olacaksın, kendine ve meslektaşlarına saygı duyacaksın vs.
Ama hiçbiri de çıkıp mertçe “Evet ben darbeye kalkıştım, görevim şuydu, bunu yaptım çünkü şu gerçeğe inanıyorum” demiyor.
Bunu nasıl anlamlandıracağımı düşünürken eski bir asker olan akademisyen Metin Gürcan’ın www.t24.com.tr sitesindeki makalesini okudum.
Gürcan, bu FETÖ’cü subay tipini “tilki subay” diye adlandırıyor, durumu gayet iyi açıkladığı için kullanıyorum ben de.
Gürcan, değişik adlar altında sürdürülen darbe girişimi davalarındaki bu “tilki subayların” savunma stratejilerini şöyle anlatıyor:
“1– 15 Temmuz gecesi TSK’nın felç olan karar mekanizmalarındaki ‘gri alanlara’ oynuyorlar, 2– Olayı bireysel zeminde tutup örgüt işine girmiyorlar, 3– Olayı somut hukuki yargılama süreçlerinden çıkartıp siyasi ve toplumsal zemine taşımayı amaçlıyorlar, 4– Dava süreçlerini ‘uluslararasılaştırmak’ istiyorlar, 5– Aileleri de işin içine katarak sosyal bir direniş çemberi kurmak istiyorlar, 6– Somut hukuki süreçleri siyasallaştırıp magazinleştirerek dikkat dağıtmak istiyorlar, 7– Davaları zamana yayarak hüküm süreçlerinin meşruiyetini sorgulanır hale getirmek istiyorlar, 8– Mümkün olduğunca çok hukuk ihlali yapmamızı istiyorlar.”
Gürcan, savunmalar sırasında “tilki subayların”, mahkemelerde görevli yargıç ve savcıların “sivil” olmalarından ve TSK’nın kurumsal işleyişi ile ilgili bilgi sahibi olmamalarından yararlanmaya çalıştıklarına da dikkat çekiyor.
“Çoğu mahkeme sürecinde sanık asker ifadelerinde mesele örneğin Hava Kuvvetleri’ndeki kriz süreci yönetimi, Özel Kuvvetler’de ‘Alarm Planları’ veya TSK’daki izinli/kurstaki/mesai dışı personelin görevlendirilme prosedürleri vb teknik konulara geldiğinde sanıkların hâkim ve mağdur avukatları karşısında ‘psikolojik üstünlüğü’ hemen kazandıkları görülüyor.
Örneğin, Özel Kuvvetler’de görevli ancak kurs nedeniyle İstanbul’da olan veya 15 Temmuz’da izinde olmasına rağmen sırf bir ‘üstü’ telefon etti diyerek bu telefondaki talimatı sorgulamadan koşa koşa başka bir askerin silah ve görev malzemesi ile Marmaris’e kendi ifadeleri ile ‘bir terör operasyonuna’ gittiğini söyleyen çoğu binbaşı, yüzbaşı ve başçavuş rütbesinde yani tecrübeli askerler var.
Bu sanıkların bu ifadelerine karşı ilgili mahkemede hâkime TSK içinde bunun ‘rutin’ bir uygulama olmadığını açıklayabilecek bir ‘Askeri Bilirkişi’ neden hazır bulunmaz” diye soruyor.
MAĞDURDAN KAYNAKLANAN HAKSIZ TAHRİK!
DİYARBAKIR’da 23 yaşındaki eşini tabancayla öldüren Kadri Tekin (28) önce ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edildi, sonra “mağdurdan kaynaklanan haksız tahrik” altında bu suçu işlediği gerekçesiyle cezası 15 yıla indirildi.
Yani cezaevinde 10 yıl dırıltı çıkarmadan yatarsa, şartlı tahliyeyle serbest kalacak.Katilin tahrik olup cinayet işlemesine neden olan durum ise “eşini bir başka adamla yakalamak”.
Bunu kim diyor? Katil!
Başka gören, duyan var mı? Yok.
Ölen kadına bunu sorup doğruluğunu öğrenmek mümkün mü? Hayır.
Katil söylüyor, mahkeme inanıyor, ceza hop diye iniveriyor.
Ve biz “ol mahkemenin hükmüne adalet” diyoruz.
Ne demek eşini bir başkasıyla yakaladı diye çekip vurmak?
Hiçbir yargıcın aklına gelmiyor mu, “Bu ülkede Medeni Kanun var, böyle bir durumda kadını boşar kurtulursun, öldürmek de nereden çıktı” demek?
Görüntüler reddediliyor, sesler inkâr ediliyor.
Bambaşka kentte, bambaşka bir görevdeyken tesadüfen gittiği karargâhta darbeye tanık olduğunu iddia ediyor vs.
Belli ki bu bir savunma stratejisinin parçası olarak sergilenen davranış biçimi.
Bunlar küçük yaşlardan itibaren askeri disipline girmiş tipler.
Önce askeri lise, sonra harp okulu, üzerine sınıf okulu ve aktif askerlik görevleri.
Onun için her şeyden önce “subay ve centilmen” olmayı öğrenmiş olmalılar.
Çünkü bu da askeri disiplini içselleştirmenin bir sonucu. Yalan söylemeyeceksin, mesafeli olacaksın, dürüst olacaksın, kendine ve meslektaşlarına saygı duyacaksın vs.
Ama hiçbiri de çıkıp mertçe “Evet ben darbeye kalkıştım, görevim şuydu, bunu yaptım çünkü şu gerçeğe inanıyorum” demiyor.
Bunu nasıl anlamlandıracağımı düşünürken eski bir asker olan akademisyen Metin Gürcan’ın www.t24.com.tr sitesindeki makalesini okudum.
Gürcan, bu FETÖ’cü subay tipini “tilki subay” diye adlandırıyor, durumu gayet iyi açıkladığı için kullanıyorum ben de.
Gürcan, değişik adlar altında sürdürülen darbe girişimi davalarındaki bu “tilki subayların” savunma stratejilerini şöyle anlatıyor:
“1– 15 Temmuz gecesi TSK’nın felç olan karar mekanizmalarındaki ‘gri alanlara’ oynuyorlar, 2– Olayı bireysel zeminde tutup örgüt işine girmiyorlar, 3– Olayı somut hukuki yargılama süreçlerinden çıkartıp siyasi ve toplumsal zemine taşımayı amaçlıyorlar, 4– Dava süreçlerini ‘uluslararasılaştırmak’ istiyorlar, 5– Aileleri de işin içine katarak sosyal bir direniş çemberi kurmak istiyorlar, 6– Somut hukuki süreçleri siyasallaştırıp magazinleştirerek dikkat dağıtmak istiyorlar, 7– Davaları zamana yayarak hüküm süreçlerinin meşruiyetini sorgulanır hale getirmek istiyorlar, 8– Mümkün olduğunca çok hukuk ihlali yapmamızı istiyorlar.”
Gürcan, savunmalar sırasında “tilki subayların”, mahkemelerde görevli yargıç ve savcıların “sivil” olmalarından ve TSK’nın kurumsal işleyişi ile ilgili bilgi sahibi olmamalarından yararlanmaya çalıştıklarına da dikkat çekiyor.
“Çoğu mahkeme sürecinde sanık asker ifadelerinde mesele örneğin Hava Kuvvetleri’ndeki kriz süreci yönetimi, Özel Kuvvetler’de ‘Alarm Planları’ veya TSK’daki izinli/kurstaki/mesai dışı personelin görevlendirilme prosedürleri vb teknik konulara geldiğinde sanıkların hâkim ve mağdur avukatları karşısında ‘psikolojik üstünlüğü’ hemen kazandıkları görülüyor.
Örneğin, Özel Kuvvetler’de görevli ancak kurs nedeniyle İstanbul’da olan veya 15 Temmuz’da izinde olmasına rağmen sırf bir ‘üstü’ telefon etti diyerek bu telefondaki talimatı sorgulamadan koşa koşa başka bir askerin silah ve görev malzemesi ile Marmaris’e kendi ifadeleri ile ‘bir terör operasyonuna’ gittiğini söyleyen çoğu binbaşı, yüzbaşı ve başçavuş rütbesinde yani tecrübeli askerler var.
Bu sanıkların bu ifadelerine karşı ilgili mahkemede hâkime TSK içinde bunun ‘rutin’ bir uygulama olmadığını açıklayabilecek bir ‘Askeri Bilirkişi’ neden hazır bulunmaz” diye soruyor.
MAĞDURDAN KAYNAKLANAN HAKSIZ TAHRİK!
DİYARBAKIR’da 23 yaşındaki eşini tabancayla öldüren Kadri Tekin (28) önce ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edildi, sonra “mağdurdan kaynaklanan haksız tahrik” altında bu suçu işlediği gerekçesiyle cezası 15 yıla indirildi.
Yani cezaevinde 10 yıl dırıltı çıkarmadan yatarsa, şartlı tahliyeyle serbest kalacak.Katilin tahrik olup cinayet işlemesine neden olan durum ise “eşini bir başka adamla yakalamak”.
Bunu kim diyor? Katil!
Başka gören, duyan var mı? Yok.
Ölen kadına bunu sorup doğruluğunu öğrenmek mümkün mü? Hayır.
Katil söylüyor, mahkeme inanıyor, ceza hop diye iniveriyor.
Ve biz “ol mahkemenin hükmüne adalet” diyoruz.
Ne demek eşini bir başkasıyla yakaladı diye çekip vurmak?
Hiçbir yargıcın aklına gelmiyor mu, “Bu ülkede Medeni Kanun var, böyle bir durumda kadını boşar kurtulursun, öldürmek de nereden çıktı” demek?