Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Geçme namert köprüsünden!

Başbakan Ahmet Davutoğlu, dört eski AKP’li bakanın Yüce Divan’dan kurtarılması operasyonunun ardından muzaffer bir komutan edasıyla grup toplantısı yaptı.
Kayıp astsubayın IŞİD’in elinden kurtarılması nedeniyle MİT’e teşekkür edince de, seyirciler tarafından “İşte ordu, işte komutan” tezahüratlarıyla alkışlandı.
Kiziroğlu Mustafa Bey’den apartma Davutoğlu Ahmet Bey de buna karşılık olarak “işte millet, işte hizmetkarınız” diye yanıt verdi.
Tabii bu “hizmetkarınız” sözünü çok ciddiye almayın, milletin hizmetinde olduğunu söylemek istiyor, yoksa gidip sarayda “butler” olarak çalışacak değil!
Başbakan, AKP içinde tartışmalar yaratmak isteyenlerin bulunduğuna da dikkat çekti!
Ve onlara 4. Murat’a atfedilen bir dörtlükle yanıt verdi:
“Geçme namerd köprüsünden / Ko aparsın su seni / Yatma tilki gölgesinde / Ko yesin aslan seni.”
Dün Davutoğlu’nun bu konuşmasını dinlerken dışarıda kar yağıyordu, ben de nostaljik duygularla karı seyrediyordum.
Ve bu dörtlüğü duyunca ister istemez eski yatılı okul günlerime gitmişim.
“Kim bilir kaç kılığa girdi bu dörtlük, haşarı yatılı okul çocuklarının dilinde” diye düşünmeden edemedim.
Mesela şöyle bir tanesini hatırlıyorum: “Geçme namert köprüsünden / Ürkütürsün vakvakları / Çok sıkı kot giymişsin / Sıkıştırıyor bacakları.”
Hatta şu da vardı: “Geçme Namık Kemal Köprüsünden / Yıkılır, ürkütürsün vakvakları / Evin damı buz tutmuş / Çam ağacı dökmüş kozalakları.”
Namık Kemal gibi bir vatan şairinin böyle fıkralara, tekerlemelere konu edilmesinin sosyo psikolojik nedenlerini tartışmayı uzmanlarına bırakıyorum, ama buna hep hayret etmiştim, onu da belirteyim.
Bir de şu versiyonu var, bakın onu da şimdi hatırladım:
“Geçme Namık Kemal Köprüsünden / Ürkütürsün vakvakları / Ebenin bahçesine çam diktim / Git topla kozalakları.”
Tahmin edebileceğiniz gibi dörtlükleri edepli hale getirdim.
Eminim ki Başbakan da aklından bunları geçirmiş olsa bile daha “tarihi” olanını söylemiştir, koskoca profesör bunları mı bilmeyecek yoksa?
Mutsuz insanlar ülkesi
WIN / Gallup’un, dünya ölçeğinde yaptığı bir araştırma dünyanın en mutlu insanlarının Fiji’de yaşadığını ortaya koydu. Türkiye’de yaşayanlar ise “mutluluk sıralamasında” 65 ülke içinde sondan dokuzuncu!
Araştırma, Türkiye’de bu kuruluşun temsilcisi Barem tarafından yürütülmüş, onu da belirteyim.
Araştırma ilinç bir sonuç veriyor: Dünyada mutlu insanların sayısı artarken,
Türkiye’de azalıyor!
Geçen yıl dünyada mutluluk oranı yüzde 60 imiş, bu yıl 70’e yükselmiş.
Buna karşılık Türkiye’de geçen yıl mutluluk oranı yüzde 51 iken bu yıl yüzde 467’ya gerilemiş.
“Genel olarak kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” sorusuna Türklerin sadece yüzde 6’sı “Çok mutluyum” yanıtını veriyor. Toplumun yüzde 40’ı “Mutluyum” derken yüzde 37’si “Ne mutluyum ne mutsuzum” diyor. Yüzde 12’lik kesim “Mutsuzum”, yüzde 4 ise “Çok mutsuzum” cevabını veriyor. 2013 yılındaysa kendisini mutsuz ve çok mutsuz hissedenlerin oranı yüzde 14’tü.
Gelecek konusunda da karamsar olduğumuz ortaya çıkıyor:
“Sizce 2015, 2014’ten daha mı iyi olacak?” sorusuna Türklerin yüzde 40’ı daha kötü olacak cevabını vermiş.
Bu genel mutsuzlukta elbetti her şeyin payı olabilir.
Parasal sorunlar, gelecek kaygısı, işsizlik, değişmekte olan toplumsal koşullara uyumda zorluk gibi.
Ama mutlaka her gün üzerimize boca edilen siyasi ağız dalaşının da bir rolü vardır diye düşünüyorum.
Bir araştırma da bunun nedenleri üzerine yapılsa da, öğrensek.