Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Gül ile Arınç arasındaki temel fark

GEÇEN dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç, dün Meclis Başkanlığı için tekrar aday olmayacağını açıkladığı basın toplantısında, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilişkilendirilebilecek sözler de söyledi.

Arınç, “Bu noktada Sayın Genel Başkan’a şahsım ve diğer arkadaşların yardımcı olması gerekir. AK Parti’nin başarısı, hükümetin başarısı, Sayın Genel Başkan’a, tüm milletvekillerin hem güvenmesiyle hem de onun vereceği her görevi başarıyla yapmasıyla mümkündür. Bunlardan bir tanesi de benim. Meclis Başkanlığı görevinden sonra geldiğim nokta, partimin hizmetinde milletimin emrinde bir milletvekili olarak başarılı görev yapmaktır. Onun dışında nerede hangi noktada bir görevlendirme olursa, bu görevleri seçme ve beğenme lüksünden uzağız” diyor.

Seçimden sonra yeni bir TBMM oluştuğunda Abdullah Gül’ün de böyle bir açıklama yapmasını beklemiştim.

Ama o bazen kelimelerin arkasına saklanarak, bazen de gazeteciyi vatandaş sandığı için açıkça, adaylığının devam ettiğinin altını çizmeyi tercih etti.

Bugün gelinen noktada cumhurbaşkanı adayının kim olacağının hálá belirsiz olmasının en temel nedeni de bu. Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi konusunun, AKP zirvesinde artık bir “sıkıntıya dönüştüğü” de bir gerçek.

Bu sıkıntının bir sorumlusu Abdullah Gül ise, öteki sorumlusunun da geleceği öngöremeyerek, seçilmeyeceğini bile bile Gül’ü cumhurbaşkanı adayı ilan eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Siyaset kolay öğrenilmiyor. Ama deneme-yanılma tahtasının da koca bir ülke olması işin üzücü tarafı.

Mafyanın kıyafet sorunu

YILLAR önce bir efsane gibi anlatılan ilginç bir “polis hikáyesi” vardı. İddiaya göre zamanın İstanbul Emniyet Müdürü, o tarihlerde gemi iyice azıya almış olan bir kabadayıyı şubeye çektirmiş ve etek giydirerek fotoğrafladıktan sonra serbest bırakmıştı.

Mesaj açıktı: “Azgınlığın devam ederse bu fotoğraflarla seni insan içine çıkamaz hale getiririm.”

Bunun bir hayli işe yaradığı da söylenirdi.

Çok sonraları Alaattin Çakıcı, üzerindeki bir şortla yakalandığında, o yakalama anına ait görüntülerin basına sızdırılmasının da bu tür bir “polisiye yöntem” olduğunu düşünmüştüm.

Yeraltı dünyasının o vakitler en korkulan adamının, ucuz lokanta arayan bir turist kılığında kamuoyuna sunulmasından söz ediyorum.

Dün de Hürriyet’te Susurluk Davası sanıklarından Yaşar Öz’ün “suç işlemek amacıyla çete kurduğu” iddiasıyla yakalandığına ilişkin bir haber vardı.

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, Yaşar Öz’ün ayakkabıları gerçekten çok komikti.

Siyah-beyaz pötikareli bez bir ayakkabı!

Bu fotoğrafa bakarken Çakıcı’nın şortlu halini hatırladım ve “Dünya ne kadar değişiyor” diye düşündüm.

Eskiden “bu tür meslek mensuplarını” ayırt etmek daha kolaydı. Beyaz çizgili, koyu renk takım elbiseler, Napoli usulü iki renkli ayakkabılar ve kafaya da Borsalino bir şapka!

Demek ki zaman birçok şeyi kendine uydurduğu gibi, mafya kıyafetlerini de kendine uyduruyor!

Türkiye’nin yoğurtları!

TÜRKİYE, tarih boyunca değişik medeniyetlerin kurulup dağıldığı, doğudan ve batıdan sayısız istilalara uğramış bir coğrafyada kurulu, büyük bir ülke. Ve bu ülkenin, değişik bölgelerinin kendine özgü kültürel varlıklara sahip olması da son derece doğal.

Ama ne yazık ki okuma-yazmayı, araştırma yapmayı pek sevmediğimiz ve kendi bölgelerimizin değerlerine sahip çıkmayı da bilmediğimiz için nelere sahip olduğumuzu bilemiyoruz.

Eski meslektaşımız, şimdi üniversite hocası siyaset bilimci Prof. Dr. Artun Ünsal, bu koca ülkenin değerlerini bulup çıkarmaya kendini adadı.

Her birinin çalışması iki-üç yılı bulan çok değerli kitaplar yayımlıyor.

Süt Uyuyunca – Türkiye’nin peynirleri”, “Ölmez Ağacın Peşinde – Türkiye’de zeytin ve zeytinyağı”, “Nimet Geldi Ekine – Türkiye’nin ekmeklerinin öyküsü” isimli üç muazzam eseri daha önce yayımlanmıştı.

Türkiye’yi adım adım gezerek, en küçük köyde üretilen ürünün peşine düşen, yapılış yöntemlerini ilk ağızlardan dinleyerek yazan ve fotoğraflanmasını sağlayan Artun Ünsal’ın kültür tarihimize bir yeni katkısı daha yayımlandı.

Artun Hoca, bu kez Türkiye’nin dört bir yanında üretilen değişik yoğurtları ve yoğurt türevlerini bulup çıkarmış.

“Silivrim Kaymak – Türkiye’nin yoğurtları” isimli kitabı da öncekiler gibi Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı.

Türkiye’nin ne kadar zengin bir ülke olduğunun ve bu kitaplar dizisinin hálá farkında değilseniz, kaçırmayın derim.