EMEKLİ Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek, hakkındaki bazı iddiaları Star Televizyonu’na yaptığı açıklamalarla yanıtladı.
Örnek, biliyorsunuz “darbe günlükleri” ile gündeme gelmişti. Emekli oramiral bu günlüklerin kendisine ait olmadığında ısrarlı ama nedense kimse bu açıklamayı da dinlemek istemiyor.
Bu konuyu savcı bile merak etmiyor!
Konumuz Örnek’in Star’a yaptığı açıklamalar.
1- Özden Örnek’in küçük oğlu Burak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Sabah ve Atv’nin alımı ile görevlendirilen Çalık Grubu’nda bir şirkette yönetim kurulu üyesi olarak çalışıyor.
2- Özden Örnek’in büyük oğlu Tolga’nın çektiği bazı filmlere mali destek Çalık Grubu tarafından sağlanmış.
3- Özden Örnek’in eşine ait bir gayrimenkulün kamulaştırma bedeli, Başbakan’ın araya girmesiyle ödenebilmiş.
4- Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Burak, Kasımpaşa Deniz Hastanesi’nden “askerliğe elverişli değildir” raporu aldığında, Özden Örnek, Donanma Komutanı imiş.
Şimdi komplo teorilerinin unutulmaz yazarı, çift kimlikli yazar FehmiTahaKoruKıvanç’tan rica etsek ve bütün bu ilişkiler ile “günlükler” arasında bağlantılar içeren bir komplo teorisi kursa, ne kadar ilginç olurdu.
Ancak, böyle bir şey yapmayacağını biliyorum.
İşini kolaylaştırmak için bir önerim var: Bu listede Çalık Grubu ve Recep Tayyip Erdoğan’ın isimlerini kendince uygun gördüğü isimlerle değiştirsin.
Bakalım nasıl bir komplo ortaya çıkartacak?
Bu tesadüf değil
ÜÇ polis memurunun şehit olduğu terör saldırısı, İstanbul’un güvenliğiyle ilgili sorunumuzun devam ettiğini gösteriyor.
Amerikan Konsolosluğu’nun “terörist hedef” olduğunu, korunmasına özel bir önem verilmesi gerektiğini sokaktaki sıradan vatandaş dahi bilebilir.
Böyle bir hedefin kapısına konulacak polis memuru, mesleğe iki yıl önce başlamış genç bir polis mi olmalıydı?
O polis memuru, bu tür yerlerin korunması için özel olarak eğitilmiş olsaydı, kurşun geçirmez kulübeden çıkıp kendisini ateşin önüne atar, gencecik yaşında şehit olur muydu?
Olaydan sonra ortaya çıktı ki böylesine hassas bir bölgenin civarında hazır bekleyen ekipler de düşünülmemiş.
Dakikalarca süren çatışmada, şehit polis memuru tek başına bırakılmış.
Korunma bakımından hassas yerler civarında sivil ve motorize ekiplerin bulunması gerekirdi.
Eğer böyle hazır bir ekip bulunsaydı, şehit memurlardan hiç olmazsa bir-ikisinin yaşamı kurtarılabilir, teröristleri getiren araç da rahatça kaçıp gitmezdi.
Ortada bilgisizlik ya da ihmalden kaynaklanan vahim bir hata var.
İstatistiklere bakarsanız, İstanbul’da adi suçlarla mücadelede polisin büyük başarı gösterdiği anlaşılıyor.
Ancak terör suçlarıyla ilgili bir zaaf olduğu da çok açık!
Hrant Dink’in öldürüleceğini bile bile koruyamayan da aynı ekipti. Amerikan Konsolosluğu’nu tek kişiyle korumaya kalkışan da aynı ekip!
Bunun bir tesadüf olmadığını, şehit polislerin kader kurbanı olmadıklarını İçişleri Bakanı’nın da görmesi gerek!
Ergenekon’da kafası karışanlar için
ERGENEKON çetesinin ismini ilk duyuşumuzun üzerinden yaklaşık 11 sene geçti.
Bu süre içinde onlarca isim gündeme geldi. Soruşturma başlatıldı, bugün yarın Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en gürültülü davalarından biri açılacak.
Gazetelerdeki haberleri, bu meseleyi ilk günden beri izleyen bir gazeteci olarak bile takip etmekte zorlanıyorum.
Kim, kimdi, o ismi ilk ne zaman duymuştum, çıkarmak her zaman mümkün olmuyor.
Okuyucularımızın da benzer bir kafa karışıklığı içinde olmaları doğal.
Her gün o kadar yoğun bir haber bombardımanı var ki, gazetelerin durup geçmişi hatırlatacak ne yerleri var, ne zamanları.
Bu haftaki Tempo Dergisi, bu eksikliği giderecek bir küçük kitapçık eki verdi.
“Ergenekon Rehberi – 50 Soru – Cevap” isimli 64 sayfalık kitapçık hem Ergenekon tarihini anlatıyor hem de merak edilen temel soruların yanıtlarını veriyor.
Benim gibi aklı karışanlara bu haftaki Tempo ile birlikte verilen bu kitapçığı öneririm.
