İZMİR’de yolsuzluk ve ihaleye faset karıştırma ile ilgili operasyonu yürüten polisler görevlerinden alındılar.
İstanbul’da başlatılan rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını yürüten polislerden görevde kalan bir tek kişi bile olmadı, hepsi başka yerlere sürüldüler.
Hatay’da içinde ne taşındığı bilinmeyen TIR’ı durduran ve arama yapmak isteyen polisler de şu anda başka görevlerdeler.
Soruşturmaları yürüten savcılar da benzer bir baskı altındalar.
Kimisi görevden alınıyor, kimisi hakkında önceden hazırlanan fişleme dosyaları ortalığa saçılıyor.
Onları o görevlere getiren de bu hükümetti, şimdi “Paralel yapı kurdular” diye görevden alan, bir tür cadı avı başlatan da aynı hükümet.
Ve bu işin emniyet ve yargıdaki cemaatçi yapılanmayı temizlemek için yapıldığına inanmamızı istiyorlar.
Aynı işi Deniz Feneri soruşturması sırasında yapmamış olsalardı, belki inanabilirdik, ama kusura bakmasınlar artık bu işin neden yapıldığını biliyoruz.
Artık bu memlekette her polis ve her savcı biliyor ki, herhangi bir yolsuzluk dosyasına dokunurlarsa, yanarlar!
Deniz Feneri savcıları gibi mahkeme kapılarında süründürülmeseler bile biliyorlar ki haklarındaki fişleme dosyaları ortalığa dökülebilir.
Hangi polis, bu kış kıyamette sürülmeyi göze alacak da savcıların yolsuzluk soruşturmalarında “adli kolluk görevi” yapacak?
Görevden alınan Deniz Feneri savcısı Abdülvahap Yaren ne demişti, hatırlarsınız: Bir hırsızlar imparatoru var, hem altındaki kendi hırsızlarını koruyor, hem de soruşturmaların ucunun kendisine dokunmasını engelliyor.
“Hırsızımı yedirtmem arkadaş” efelenmesiyle ortalığı toz duman ediyor!
Komisyonda doğru söyler, icraatta şaşar
TÜRKİYE’nin gündemi öyle hızlı değişiyor ki birçok önemli konu zaman içinde unutuluyor, unutturuluyor.
Zaten memleketimizin yöneticileri de esasen buna güvenirler. Canlarını sıkacak konuları gündemde tutmazlarsa unutulacağını bilirler, onun için de mutlu mesut yaşayıp giderler.
Bir gazetecinin görevlerinden birinin de böyle şeyleri unutturmamak olduğunu düşünürüm.
Ama buna ne kadar titizlensem de ben de bazı şeyleri unutuyormuşum, geçen gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasında söylediklerini okurken o eski raporu hatırladım.
2002 seçimlerinde AKP iktidara geldikten sonra AKP Milletvekili Salih Kapusuz ve 25 arkadaşının imzasıyla bir araştırma önergesi verilmiş ve bir komisyon kurulmuştu. Adı şöyleydi:
“Yolsuzlukların Sebeplerinin, Sosyal ve Ekonomik Boyutlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi!”
Komisyon, CHP ve AKP milletvekillerinin oybirliğiyle bir rapor hazırlamış ve alınması gereken önlemleri sıralamıştı:
Yasama dokunulmazlığı rüşvet ve yolsuzluk iddialarında kaldırılacak, bakanların da yargılanmasının önü açılacak.
Meclisin yolsuzluk ve rüşvet araştırmalarında “ticari sır engeli” çıkarılmayacak.
Siyasi Partiler Kanunu değiştirilerek, partilerin finansmanı şeffaf hale getirilecek.
Yolsuzluklarla mücadele ile ilgili mevzuat dağınıklığı giderilecek, hepsini içeren bir Yolsuzlukla Mücadele Kanunu çıkarılacak.
Kamu İhale Yasası, Avrupa Birliği standartlarına göre yeniden düzenlenecek. (Hatırlarsınız bu kanun çıkarıldıktan sonra tam 164 kez değiştirildi.)
Özelleştirme Yasası, özelleştirmede katılımcılığı ve şeffaflığı arttıracak şekilde yeniden düzenlenecek.
Adli kolluk gücü kurulacak.
Bu öneriler TBMM tarafından Bakanlar Kurulu’na da gönderildi ama adının ısrarla “ak” olarak yazılmasını isteyen parti, bu önerileri yasalaştırmak için Meclis’teki gücünü kullanmadı, öneriler bir dosya halinde arşivlerde tozlanıyor!
Şimdi ise tüm gücünü yolsuzluk soruşturmalarını yürüten polis ve savcıların üzerine baskı kurmak için kullanıyor.
Elini bu dosyalara atan polis ve savcılara “yanacakları” mesajını veriyor!
Sadece görevden almak yetmez
HÜKÜMET, rüşvet ve yolsuzluk soruşturması ile uyandı ve Fethullah Gülen cemaatinin devlet içinde bir paralel yapılanma oluşturduğunu, bu yapının hükümeti iş göremez hale getirmek istediğini söylüyor.
Bu son derece ciddi bir iddia! Böyle bir yapılanma varsa ortaya çıkarılmalı ve yargılanmalı. Buna hiç kuşku yok ve böyle bir konuda meşru hükümetin yanındayım.
Hükümetin, cemaate karşı giriştiği bu mücadelede şu anda görevden alınan polislerin sayısı bini geçiyor. Öyle görünüyor ki sayı daha da artacak. Ve bu polislerin büyük çoğunluğu da önemli görevlerde bulunan memurlar.
Benzeri operasyonlar başka bakanlıklarda da boy gösteriyor.
Maliye Bakanlığı’nda yapıldı, arkası gelecek mi bilmiyorum ama valiler ve kaymakamlar arasında da yapılacağı söylentileri var.
HSYK’da yapmak istedikleri düzenlemenin amacı da yine aynı.
Böyle ciddi bir iddiaya karşı alınacak önlem sadece görevden almakla sınırlı değildir.
Sadece görevden almakla yetinmek, varsa bir suçu örtbas etmektir.
Hükümet bu konuyla ilgili olarak elindeki bilgileri savcılığa teslim etmeli ki ne olup bitiyor yargı kararını versin, bizler de öğrenelim.
