Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

İki adım ileri, bir adım geri!

“HERKES bir adım geri çekilsin de, kamplaşma olmasın” yaklaşımına Başbakan’ın tepkisi “Her adımı atmaya hazırız” oldu.

Ki zaten de sorun Başbakan’ın “her adımı atmaya hazır” olmasından kaynaklanıyor!

AKP’nin birinci iktidar döneminde de toplumun gerildiği dönemeçler olmuştu, hatırlarsınız.

Ve o gerilimli günler her defasında Başbakan’ın “Toplumu germeyin” uyarısı ile başlamıştı.

Toplumu germeyin, içkili bölgeleri halledelim. Toplumu germeyin, imam hatiplilere avantaj sağlayalım. Toplumu germeyin, zinaya hapis cezası verelim. Uzun bir liste yapabiliriz o döneme ilişkin.

Ama her defasında “toplum gerildi” ve AKP geri adım attı.

O günlerde bunun bir “rejimi zorlama denemesi” olduğunun çok yazılıp, çizildiğini de hatırlarsınız. “İki adım ileri, bir adım geri” bir dönemdi.

AKP’nin ikinci iktidar dönemi, TBMM’de daha yüksek bir temsile izin veren oy patlaması ile geldi.

Şimdi işler eskisi gibi yürümüyor. AKP yine deniyor, ama bu kez denemekle kalmıyor, sonuna kadar ısrar ediyor.

Bir adım atmakla kalmıyor, attığı adımı yenileri takip ediyor!

Toplumsal muhalefetin taleplerine gözünü ve kulaklarını kapatıyor, icraatıyla rejimin temel ilkelerinden biri ile arasında bir sorun bulunduğunu ortaya koymaya çekinmiyor.

Gerilimin nedeni bu! Siyasi kutuplaşma bu tutumdan kaynaklanıyor.

Bu nedenle gerilimi düşürmek için Başbakan’ın çok adım atmasına gerek yok.

Toplumun “gerilen” kesimlerini tatmin edecek, kuşkularını rahatlatacak adımları atsın, mesele biter zaten.

Bu kılıf bu minareye uymadı!

İZMİR Barosu eski başkanı Avukat Noyan Özkan, “bilgi edinme hakkı yasasından” yararlanarak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bir soru sormuş.

Soru malum: Hediyeler ne oldu?

Bu soruya Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı’nın verdiği yanıtı dün Milliyet’te Melih Aşık’ın köşesinde okudum.

Özetle deniliyor ki: “Bu hediyeler devleti temsilen Cumhurbaşkanı’nın şahsına verildi, bu hediyelerin kayda geçirilmesi konusunda yerleşmiş standart bir uygulama yok, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu, Mal Bildiriminde Bulunulması Yönetmeliği ve Devlet Memurları Kanunu, cumhurbaşkanlarını bağlamaz!”

Üç ana iddia var, yanıt bekleyen.

1- Evet, yabancı devlet adamları veya yerli kişi ve kuruluşlar bu armağanları Abdullah Gül’e Cumhurbaşkanı olduğu için veriyorlar. Bıyıklarını beğendikleri için değil. Burada aynı fikirdeyim. Ama hediyelerin şahsına verildiği yorumu hiçbir şeye uymuyor. Abdullah Gül’e verilen hediyeler Abdullah Gül’ün şahsında Türkiye Cumhuriyeti’ne veriliyor. Bu nedenle hediyeler Gül ve ailesine değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne aittir.

2- Standart uygulama olmaması iddiası doğru değil. Son iki cumhurbaşkanı hayattalar. Bakın bakalım kendilerine o dönemde verilen hediyeler nerede duruyor? Alıp evlerine götürmüşler mi? Ahmet Necdet Sezer’in, görevden ayrılırken geride bıraktığı hediyelerin listesi yeni yayımlandı, mürekkebi bile kurumuş değil.

3- Bir ülkenin yasalarının o ülkenin cumhurbaşkanını bağlamayacağı iddiası ise bana “Keskin zeká keramete kıç attırır” atasözünü hatırlatıyor. Genel Sekreter Yardımcısı kusura bakmasın ama hangi okulun arka kapısından çıktığını merak ettim. Cumhurbaşkanı’nın “sorumsuzluğu” konusu başka, bir ülkenin yasalarına her vatandaşın uyma mecburiyeti başka bir konudur. Üstelik cumhurbaşkanının yasalara uyması sadece bir zorunluluk değil aynı zamanda işgal ettiği makama kendisinin duyması gereken saygıdan kaynaklanır, ahlaki değerlerden güç alır.

Sonuç: Bu yanıtlar olmadı. Sözü dolaştırmayı bırakıp yanıt vermelisiniz. Suudi Arabistan Kralı’nın, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın eşlerine getirdiği değerli armağanlar ne oldu? Nasıl bir işlem yapıldı? Eğer yapıldıysa, bu işlemin yapılış tarihi nedir?