Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Kalbe dolan o ilk bakış!

BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, milletvekillerinin özlük hakları ile ilgili olarak yapılmak istenen düzenlemelerin kamuoyunda tepki görmesi üzerine şunu söyledi:

“5–6 ay önce yine Meclis’te bütün partiler arasında bir konsensus oluşmuş, milletvekillerinin maaşları ve sağlıkla ilgili konularda Sosyal Güvenlik Kanunu’nun bir maddesinde değişiklik yapılmıştı. Bakınız o gün yapılanlardan bugün bir tek eleştiri bile kalmadı, bugün getirilmek istenen de bugün eleştiriliyorsa yarın unutulacak demektir.”
Hürriyet’in yazıişlerindeki arkadaşlarımız bu konuşmayla ilgili olarak sayfaya şahane bir başlık atmışlar:
“Bugün eleştirilir, yarın unutulur”!
“Kotasyon” kitaplarına Bülent Arınç imzasıyla girecek ve toplumumuzun algı/bilinç düzeyini tarif etmek isteyenlerin önümüzdeki yüzyıllar boyunca rahatlıkla kullanabilecekleri bir söz bu: Bugün eleştirir, yarın unuturlar!
Bizim kamu yönetimi sistemimiz de zaten bunun üzerine kuruludur. Sadece o değil, siyaset kurumu da bunun üzerinden işler.
Bir konuda bir adım attıkları zaman bilirler ki “Bugün eleştirilir, yarın unutulur”.
Onun için bir eleştiri ile karşılaşınca tam siper olurlar. Ses çıkarmazlar, kıllarını kıpırdatmazlar.
İçlerinden “Amaaan… Nasıl olsa unutulur, biz işimize bakalım” derler.
Bunun için en abuk inşaat izinlerini de verirler, en olmadık kararları da alırlar.
Tabii Başbakan’ın “siluet hassasiyeti gösterisi” gibisinden hareketlerde de bulunabilirler ama bu durumu değiştirmez. Türkler bunu da severler çünkü ve “Bak Başbakan silueti bozana küsmüş” diye için için mutlu bile olurlar.
Benim sorup durduğum Suudi Kralı’nın hediyeleri, KPSS çetesi gibi konulardaki sessizliklerinin nedeni de budur:
Bugün eleştirirler, yarın unuturlar!
Böyle olmasa zaten vatandaşın dini duygularını sömürerek yardım parası toplayan ve sonra o paraları gemiler almak, televizyon kanalları kurmak için kullananlar, sanatlarını icra etmeye devam edebilirler miydi? Edemezlerdi.
Çünkü bilirler ki boynu bükük bir kız çocuğu fotoğrafının yanına bir banka hesabı numarası koydukları anda, inanmış Müslümanların aklı başından gider, eskiden nasıl dolandırıldıklarını hatırlamazlar bile.
Kolay unutan bir toplumda yaşarız, belki bu yüzden mutlu da oluyoruz.
Kolay hatırlayan toplumlar, geçmişte nasıl aptal yerine konduklarını da hatırlarlar çünkü ve bu iyi bir duygu değildir!
Ama şu şarkıyı hepimiz çok severiz mesela: “Kalbe dolan o ilk bakış, unutulmaz, unutulmaz / Sevda ile ilk uyanış, unutulmaz, unutulmaz”.
Bu şarkıyla kendinden geçerken bir ayran açarsın, yanına da bir dürüm!
Heyyy yavrum, ne günlerdi, unutmak mümkün mü?

Heykel, faili meçhule kurban gitmesin

FİKİR Kulüpleri Federasyonu’nun Mimar Sinan Üniversitesi’nin bahçesine diktiği Deniz Gezmiş heykeli, biliyorsunuz “tutuklandı”.
Hüseyin Yüce’nin heykeli üniversitenin bahçesinde ancak birkaç saat kalabildi ve sonra rektör beyin talimatıyla ortadan yok oldu.
Bu yazıyı yazdığım saatlerde heykelin nerede gözaltında tutulduğu bilinmiyordu, işkence görüp görmediğini, bir yargısız infaza kurban gidip gitmediğini de bilemiyorduk elbette.
Öğrenciler, üniversite yönetimine heykelin neden tutuklandığını sormuşlar, şöyle bir yanıt verilmiş:
“Zaten bizi buradan çıkarmak istiyorlar. Bir hafta elektriğimizi, öteki hafta suyumuzu kesiyorlar. Bu heykeli buraya dikersek üniversiteyi kapatırlar.”
Bu yönetici her kimse, biraz abartmış bence.
Üniversite kapanmaz kuşkusuz ki, ama o bina elden gidebilir, bunun için bahçede bir heykel bulunması da gerekmez.
Bina Boğaz’da, lebiderya! Yani denizin dudakları, kıyılarını öpüp duruyor!
Burası önünde sonunda bir otel ve alışveriş merkezi olacak, bunu bilin.
Bir Müslüman kardeşimiz burayı “yap–işlet” diye alacak, rızkın onda dokuzu alışveriş merkezi ve rezidanstadır çünkü!
Ama binaya çok da kat çıkmasın, şimdiden söylüyorum, Başbakan çok küser, ben karışmam!

Biber gazı demokrasisi

CHP Milletvekili Mehmet Kesimoğlu, TBMM’ye bir kanun teklifi verdi.
Teklif, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngörüyordu.
Değişiklik gerçekleşmiş olsaydı, polisin göz yaşartıcı gaz ve tozları kullanması yalnızca silah kullanabileceği durumlarla sınırlanacaktı.
Biber gazı gibi maddeler ancak, bedeni kuvvet ve maddi güç kullanarak etkisiz hale getirilemeyen direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde kullanılabilecekti.
Teklif komisyonda bir yıl bekledi ve geçen gün TBMM Genel Kurulu’nda AKP milletvekillerinin oyları ile reddedildi.
Neden acaba?
AKP, toplumsal olayların başka bir şekilde önlenemeyeceğini mi düşünüyor? Yoksa “Madem protesto ediyorlar, onların da gözleri biraz yansın” diye mi düşünüyorlar?
Bir AKP sözcüsü açıklasa da öğrensek, “Biber gazının bedeni kuvvet ve maddi güç kullanarak etkisiz hale getirilemeyen direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde kullanılmasına” neden karşılar?