BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, seçimlerden sonra bizi neyin beklediğini miting konuşmalarında vatandaştan oy isterken açıkladı: Siyasi kriz!
Kriz de şöyle olacak: Seçimlerden sonra yeni TBMM Cumhurbaşkanı’nı seçemeyecek ve yeniden seçimlere gidilecek.
O süre içinde Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesi yolundaki değişikliğin iptali istemini reddederse halkın karşısına iki sandık gelecek. Biriyle milletvekillerini, diğeriyle cumhurbaşkanını seçeceğiz. Onaylamazsa, TBMM’deki oturumlara 367 milletvekilinin katılımı sağlanana kadar cumhurbaşkanı seçilemeyeceği için seçim yenilenecek!
Başbakan, bu “anayasal süreci” bir kriz olarak görüyor!
Aslına bakarsanız bu süreçten bir kriz çıkmasına neden olacak bir tek şey var: TBMM’de çoğunluğu bulunan partinin cumhurbaşkanını kendi kafasına göre seçme isteği.
Başbakan’ın, demokratik uzlaşma kültüründen habersiz olması, bunu içine sindirememiş olması.
Herkesin üzerinde fikir birliğine varacağı bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmak bu kadar mı zor?
Dört buçuk yıldır iktidarda olan bir partinin mensupları içinde, bütün Türkiye’nin içine sindirebileceği bir cumhurbaşkanı adayı bulunamıyorsa, bunun sorumlusu neden anayasal düzen oluyor?
Başbakan, bir demokratik düzenin siyasetçisi olduğunun bilincinde olsaydı, son gün ortaya çıkardığı aday ile bir emri vaki yaratmaya çalışmasaydı, bugün Türkiye’nin yeni bir cumhurbaşkanı vardı.
Başbakan, kendi siyasi öngörüsüzlüğünden kaynaklanan sorunları, anayasal düzenin sorunu gibi ortaya koymaktan vazgeçmelidir.
Mahkeme kararını ve gerekçesini önceden nasıl öğrenebildiler?
TURGAY Ciner’in, Sabah ve atv’ye el koyma kararı için TMSF’ye karşı açtığı dava salı günü görüşülecek.
Dün Vatan’da bu dava ile ilgili çok ilginç bir haber yayımlandı.
Haberin alt başlığını aynen aktarıyorum: “Mahkemenin Sabah ve atv ile ilgili salı günü vereceği kritik karar öncesi Ciner ve avukatı Kenan Tekdağ’dan şaşırtan sözler: Mahkeme salı günü lehimize karar verecek. Kararın gerekçesinde de ’Taraflar arasında bir ortaklık varsa bu ortaklığın pay defterine yazılması ve ticaret sicili gazetesinde ilan edilmesi gerekir’ yazacak.”
Daha görüşülmesi tamamlanmamış bir davanın sonucunun, üstelik gerekçesi ile birlikte günler öncesinden davacılar tarafından eşe dosta anlatılmasının iki nedeni olabilir:
Ya davanın nasıl sonuçlanacağını önceden öğrendiler, ya da bunu yayarak mahkeme üzerinde bir tür psikolojik baskı yaratmak istiyorlar.
Her ikisi de Türk adalet sisteminin sağlıklı işleyebilmesi için aklımızdan dahi geçirmememiz gereken durumlar.
Üstelik Ciner ve arkadaşlarının ihmal ettiği gerçek “inanç sözleşmesi” ile ortaklığın Ticaret Sicili’ne kaydının gerekmiyor olması. Borçlar Kanunu tarafından düzenlenen bu uygulama, Türk hukuk sistemi içinde var ve asıl kanıtlanması gereken husus Dinç Bilgin tarafından TMSF’ye ibraz edilen “inanç sözleşmesinin” geçersiz olduğu.
Turgay Ciner ve avukatlarının el konulma kararından iki ay sonra mahkemeye (neden bu kadar bekledikleri ayrı bir merak konusu) ibraz ettikleri bir belge var ve bu konuda da biliyorsunuz Dinç Bilgin’in savcılığa yaptığı bir “sahtecilik suç duyurusu” var.
Şimdi hep birlikte salı günkü duruşmayı bekleyeceğiz. Bakalım karar ve gerekçesi Ciner ve avukatının etrafta yaydığı şekilde mi tecelli edecek?
Pazartesi neşesi: Kadınlar ve erkekler!
SICAKTAN kimsenin elini kolunu oynatmak istemediği bir pazartesi günü işe yeniden dönmenin ne kadar sıkıcı olacağını tahmin etmek zor değil.
Bugün bir fıkra anlatayım da biraz gülümseyin istedim. Üstelik bazı arkadaşlarım bu fıkrayı “serinletici” de buluyorlar, belki o işe de yarar!
Bir kadın bütün gece eve gelmemiş. Bütün geceyi merak içinde geçiren kocası, sabah olunca telefon rehberinden eşinin en yakın on kadın arkadaşını aramış ve eşinin geceyi onlarla birlikte geçirip geçirmediğini sormuş.
Kadınların hepsi “Hayır, birlikte değildik” demişler.
Aradan zaman geçmiş, bu kez koca bir gece sabaha kadar ortalıkta görünmemiş. Meraktan çıldıracak noktaya gelen kadın, sabah olunca eşinin en iyi on erkek arkadaşını aramış ve kocasının geceyi onlarda geçirip geçirmediğini sormuş.
Beş erkek arkadaş “Evet, gece birlikteydik, bende kaldı” yanıtını vermiş. Öteki beş erkek arkadaş da “Evet, geceyi birlikte geçirdik, şu anda yanımda” diye yanıtlamış soruyu.
Kıssadan hisse çıkarmayı da artık sizlere bırakıyorum.
