Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Meselenin ciddiyetine göre davranalım

BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç’ın evinin çevresinde “keşif gezisine” çıktıkları iddia edilen iki subay meselesi, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir durum.

Eğer iddia edildiği gibi bu bir “keşif” ise iki olasılık aklıma geliyor.

Ya kişisel bir eylem peşindeydiler ya da daha kapsamlı bir başka planın bir parçası olarak bu işi yapıyorlardı.

Elbette her ikisi de ciddi sonuçlar doğurabilecek olasılıktır.


Türkiye’de bir askeri darbe olasılığından ve planlarından bu kadar çok söz edilen bir başka dönem olmamıştı.

Deyim yerindeyse “darbe planları” havada uçuşuyor ve hangisi gerçek hangisi sahte ayırt edebilmek giderek güçleşiyor.


Böyle bir dönemde bir başbakan yardımcısının evinin çevresinde keşfe çıkılması küçümsenecek, hafife alınacak bir durum değil
.

Bu soruşturmanın da günlük siyasi çekişmelere malzeme yapılmamasını sağlamak ise soruşturmayı yürüten savcılara ve polise düşüyor.


Ergenekon soruşturmasının gizliliğine riayet edilmediği için nasıl bir siyaset malzemesine dönüştüğünü, bunun en çok davanın yürütülmesine zarar verdiğini gördük
.

İddialar doğruysa bu soruşturmanın iddianın ciddiyeti ile orantılı olarak ele alınması gerekiyor.

Ve özellikle de siyasetçilerin bunu ciddiye almalarında yarar var.


Bu olay iyice aydınlatılmadan, sanki her şey ortadaymışçasına yapılacak konuşmalar, beyanatlar ve bundan siyasi rant elde etme hevesi bizi başladığımız yere götürür.

 

‘Tarafsız’ Cumhurbaşkanı bir ihtiyaç!

 

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, “yeni yıl vesilesiyle” yasama, yürütme ve yargı organlarının başkanlarının katılacağı bir toplantı yapacağını söyledi.

Cumhurbaşkanı’nın şu sözlerini okuyalım önce: “Bir ülke içeride güçlüyse, dışarıda güçlü olur. Bir ülkenin demokratik meseleleri, siyasi meseleleri çok çalkantılı olursa, yine o ülke dışarıda başı dik bir şekilde temsil edilemez.”


Doğru bir söz elbette! İçeride bitmek bilmeyen siyasi çalkantılarla uğraşan bir ülkenin, dış sorunlarını çözümleyebilmesi o kadar kolay bir iş değildir.


Bizim gibi ülkelerde tarafsız Cumhurbaşkanlığı makamı bunun için önemlidir
.


Sistemin tıkandığı, politik aktörlerin ortak bir dilde anlaşamadıkları durumlarda, tarafsız Cumhurbaşkanı’nın araya girmesi, tarafları sakinleştirip, ortak sorunlar üzerine birlikte düşünmelerini sağlaması gerekir. Bizde olmuyor, çünkü Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığı konusunda derin bir görüş ayrılığı var.


Gerek seçilmesinde izlenilen yol, (hatırlayacaksınız, Başbakan, seçim konusunda muhalefet ile görüşeceğini söylemiş ancak sonra bundan vazgeçip “Abdullah Gül kardeşimizi” aday gösterip, seçtirmişti) gerekse seçildikten sonra atamalar ve yasaların onaylanmasında izlenen yol gibi nedenler makamın tarafsızlığını tartışılır hale getirdi.


Bu nedenle bu aşamada Cumhurbaşkanı’nın bu girişiminin olumlu sonuç verebilmesini de mümkün görmüyorum
.


Elbette artık tarihi geri sarmanın ve hataları düzeltmenin olanağı yok.


Ancak önümüzdeki dönemde Cumhurbaşkanı tarafsızlığı konusunda topluma güven verecek açılımları yapabilirse, görevinin de gereklerini yerine getirebilir
.

 

Başbakan bu işe el koymalı

 

AVRUPA Birliği ile tam üyelik görüşmelerinde “çevre” başlığı müzakereye açıldı.

Müzakere sürecinin en zor başlıklarından biri olduğu belirtiliyor. Bunun için kararlı bir siyasi irade gerekiyor ki ne yazık ki Türkiye’de böyle bir çevre bilincine sahip hükümet yok.


www.hurriyet.com.tr
sitesinde iki gündür çok önemli bir çevre sorununa dikkat çekiliyor. Dizinin bugün de devamı var. Mesele atık yağların toplanması sorunu!

Bununla ilgili birçok şirket var. Atık yağları toplayıp, enerji üretiminde kullanmayı hedefleyen şirketler. Ancak hükümetin izlediği yanlış politikalar yağların toplanmasını olanaksız hale getirdiği gibi, bu işletmeleri de her geçen gün batağa sürüklüyor.

Anlatılanlardan anlaşılıyor ki Türkiye bir “atık yağ” cenneti ve bu atık yağı ekonomiye kazandırmak son derece de kolay bir iş.

Ve yine anlaşılıyor ki konuyla ilgili bakanlıklar kendi başlarına bir inisiyatif kullanıp, bir kararname ile çözülebilecek sorunu çözemiyorlar.


Demek ki iş Başbakan’ın müdahalesini bekliyor
. Başbakan’ın bu işe ayıracak bir-iki saati mutlaka olmalı. Böylece hiç olmazsa önemli bir çevre sorununu çözmüş oluruz!