Müslüman Alman Türkiyeli Alman
CEM Özdemir’in, Almanya’da Yeşiller Partisi Eş Başkanlığı’na seçilmiş olması ile ilgili olarak Alman basınında yayımlanan haberlerde bir şey dikkatimi çekti. (Bu haberleri Almanya’daki arkadaşımız Gürsel Köksal’ın hazırladığı Alman basın özetlerinden takip ettiğimi belirteyim.)
Gazeteler genellikle Obama’nın seçilmesi ile Özdemir arasında bir bağlantı kuruyorlar ve “Bir Türk ileride Almanya’da başbakan olabilir mi” sorusuna da genellikle olumlu yanıt veriyorlar.
Bir tek Bild gazetesi bu seçim ile ilgili haberinde, Cem Özdemir’in “etnik kökenine” değil, “dini inanışına” vurgu yapıyor. Haberi “İlk kez bir Müslüman Almanya’da parti başkanı oluyor” şeklinde bir başlıkla vermiş.
Bunun Yunanistan’da bir benzerini gördüğümüz bakış olup olmadığını merak ettim.
Biliyorsunuz Yunanistan’da, Batı Trakyalı Türklere, “Yunanistan vatandaşı Türk” değil, “Müslüman Yunanistan vatandaşı” demek eğilimi var.
Acaba Bild’in yaptığı da böyle bir “Müslüman Alman” vurgusu mu?
Bild deyip geçmemek gerek. Almanya’nın en büyük gazetesi ve Alman kamuoyunu etkileme gücü bu büyüklüğünü de aşabiliyor.
Özdemir’in etnik kökeni, seçildiği partinin sağ kanadını bile rahatsız etmiyor ama belli ki Almanyalı Türklerin etnik kökenlerini muhafaza ederek Alman sayılmalarının önünde ciddi bir engel var.
“Türklerin Almanya’ya uyumu” sözünü hiç sevmem. Sanki “uyumsuz olanın Türkler olduğunu” vurguluyor gibi gelir bana. Düşünüyorum da galiba bu “uyum” meselesini Almanlar açısından da gündemde tutmakta yarar var.
Yardım paketleri yola çıkmaya hazır!
SON açıklanan işgücü istatistikleri Türkiye’de temmuz-ağustos-eylül döneminde 207 bin kişinin daha işsiz kaldığını gösteriyor.
1 milyon 720 bin kişinin de iş bulma umudunu tamamen yitirdiği için iş aramaktan vazgeçtiğini aynı istatistikler anlatıyor.
Toplam işsiz sayımız arada bir günlük iş bulanlarla birlikte 4 milyon 956 binlik bir rakamla 5 milyona ulaşmak üzere.
Önceden gürültülü bir şekilde haber vererek gelen bir sonuç bu! Ve korkarım yılın sonunda açıklanacak rakamlar bundan da ürkütücü olacak.
“Şu kadar kişi işsiz kaldı” denilince soğuk bir istatistiki rakamdan öteye olmayan gerçeğin, “Üç çocuklu Ahmet Bey işsiz kaldı” şekline dönünce nasıl bir bireysel drama işaret edeceğini tahmin etmemiz zor değil. O Ahmet beylerden şu anda 5 milyon kişi var!
Hükümet, bu gidişi durdurabilmek için kılını bile kıpırdatmıyor.
Yerel seçimler yaklaşırken, bir hükümetin bu duruma sessiz kalabilmesinin arkasında elbette bir sebep olmalı.
Kişisel tahminim hükümet, bu sonuçları ellerini ovuşturarak izliyor.
Yerel seçimler öncesinde dağıtılacak yardım paketleriyle, bedava kömür vs ile işsiz kitlelerin gözlerini boyayıp, oyları yine cebine indirebileceğini düşünüyor.
Ve muhalefet partileri de bu durumu öylece seyrediyor.
Mustafa’nın korsanı çıkmayacakmış!
KARANLIK sinema salonlarına giremediği için bütün filmleri evinin aydınlık salonunda DVD’den seyreden bir arkadaşım var.
İstanbul’da neredeyse her köşe başında bir tanesine rastlayabileceğiniz korsan film satıcıları da bunun sonucu olarak en iyi ahbapları olmuş durumda.
Geçen gün sohbet ederken, üzerinde bunca konuşulmasına rağmen Mustafa’yı hálá seyredememiş olmaktan yakınıyordu.
Ona “Korsanlığa son mu verdin?” diye takıldım.
Şu yanıtı aldım: “Hayır, korsan filmciler karar almışlar Mustafa’nın korsanını çıkartmayacaklarmış.”
“Can Dündar ve film yapımcıları için müjdeli bir haber” diye düşündüm.
Sonra şunu merak ettim: Daha vizyona bile girmemiş filmler piyasaya dökülürken, neden böyle bir karar aldılar?
Acaba, Mustafa ile ilgili tartışmalardan etkilenip geliştirilmiş “bu filmi daha fazla insan görmesin” diye Atatürkçü bir tavır mı bu?
Yoksa “Mustafa Kemal Atatürk’e bir saygının ifadesi” mi?
Soruların yanıtını alabileceğim bir korsan tanımıyorum.
Ama gerekçe hangisi olursa olsun, gerçekten eğlenceli bir ülkede yaşıyoruz!