Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Öfkeyle değil, akılla hareket etmek gerek

MİLLİ Güvenlik Kurulu’nun, PKK’nın sınır ötesindeki hareketlerini engelleyecek önlemler arasında Kuzey Irak’a ekonomik ambargo uygulanmasını da değerlendirmesini iyi düşünmek gerekiyor.

Kuzey Irak bölgesel Kürt yönetiminin, Türkiye’nin dostluğunu kaybetmenin nelere mal olabileceğini görmesinin elbette sayılamayacak kadar çok faydası var.

Barzani ve Talabani bilmeli ki, Türkiye’ye düşmanca tavırlarla yaklaştıkları sürece bu bölgede rahat ve huzur içinde yaşayamayacaklar, sahip oldukları ekonomik zenginlikleri kullanamayacaklar.

Ancak her ekonomik yaptırım gibi bunun da iki tarafı keskin bir bıçak olduğu gerçeğini de düşünmek gerekiyor.

Güneydoğu illerimizin ticaret ve sanayi odalarının başkanlarının demeçlerini dikkatle okuyunca bu endişe daha iyi anlaşılıyor.

Olası bir ambargonun, bölgenin zaten çok gelişmemiş ekonomisinde yaratabileceği tahribatı ihmal etmemek gerek.

Ve şunu da unutmamalıyız: PKK’nın terör için uygun bir zemin bulmasının ve insan kaynağı konusunda çok da fazla sıkıntı çekmemesinin bir nedeni de bölgenin ekonomik geriliği değil miydi?

Terör sorununun kesin çözümünün, bölgenin ekonomik gelişmesinin hızlanması ve işsizliğin azaltılmasında yattığı söylenmiyor muydu?

Ambargo konusunda soruna öfkeyle değil, akılla yaklaşmamız gerekiyor.

Türkiye, nasıl ’büyük devlet’ olur?

SON yılların ilgi çeken filozoflarından Slavoj Zizek’in, İngiliz The Guardian Gazetesi’nde yayımlanan bir makalesi, Türkiye’nin sınır ötesi operasyon konusunda Batılı müttefiklerinden neden yeteri kadar destek görmediğini tahlil ediyor.

Sınır ötesinden kaynaklanan teröre karşı Afganistan ve Irak’ta savaşa girmekte tereddüt etmeyen Batılı devletlerin, sıra Türkiye’nin kendi terör sorunuyla mücadele etmek için Kuzey Irak’a müdahale etmesine gelince yaptıkları itirazlar Zizek’e göre, “Türkiye’nin öteki olarak algılanmasından” kaynaklanıyor.

Zizek’e göre Batı’yı rahatsız eden şey Türkiye’nin müdahale hakkı istemesi değil.

Türkiye’nin bu taleple “Batı’ya benzerliğe, Batı ile eşit olmaya talip olması”.

Batı’nın tahammül edemediği şey bu!

Bu haftaki Tempo Dergisi, başyazısında Zizek’in makalesinden hareketle Türkiye’nin büyük devlet olma fırsatını bu yolla bulabileceği yorumunu yapıyor.

Bu bakış gerçekten de haklı olabilir.

Türkiye’nin AB üyelik sürecine yönelik itirazların gerisinde de Batı’nın Türkiye’yi “öteki” gibi algılıyor olmasının rolü var elbette.

Ve bu Tempo’nun da belirttiği gibi Türkiye için bir fırsat.

Türkiye, içinde bulunduğumuz süreci iyi değerlendirebilirse hem sorununun çözümünü sağlayabilir, hem de “gelişmiş Batı medeniyetinin bir parçası olduğunun” altını çizebilir.

Bunu sağlamak için tek sorun, Türkiye’nin sorunlarını bilen, onu çözmeye kararlı ve ehliyet sahibi bir iktidarın olmaması.

Rüzgárın önünde savrulan, kararsız, adımlarını tereddütle atan bir iktidarın varlığında Türkiye’nin büyük devlet olabilmesine olanak var mı?

Motosiklet düşmanları

GEÇENLERDE İstanbul trafiğinde yarım saat süreyle on santim bile ilerlemeyi başaramayınca otomobilimi kenara çektim ve trafiğin daha açık olduğunu düşündüğüm ilerideki kavşağa kadar yürümeye karar verdim. Niyetim oradan sonrasına taksiyle devam etmekti.

Tesadüf eseri bir reklamcı arkadaşım o sırada motosikletiyle yoldan geçiyordu.

Beni aldı ve İstinye Park’a kadar onun arkasında yolculuk yaptım.

Topu topu on beş dakika süren bu yolculuk sonundaki izlenimim şu: Otomobil kullananların, motosikletlilere karşı sanki özel bir düşmanlıkları var.

Üç kuruş peşinde canını tehlikeye atarak giden motorlu kuryelere, motosikleti bir yaşam biçimi ve ulaşım aracı olarak tercih edenlere kimsenin saygısı yok.

Gideceğim yere vardım ama canımı da zor kurtardım.

İstanbul’da çarptığı bir motosiklet sürücüsünün ölüme neden olan taksi sürücüsü 1.5 gün tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmadı mı?

Belli ki yargıçların ve savcıların bu konuda yapabilecekleri çok fazla bir şey yok; çünkü trafik suçlularının yaptıkları her zaman yanlarına kár kalıyor.

TBMM, trafik suçlarına ilişkin cezaları ve yargılama usullerini kamu vicdanını rahatlatacak ve caydırıcı olacak şekilde yeniden ele almak zorunda.