Savaş suçlarında ’zamanaşımı’ olmaz
DÜN Hürriyet’in internet sitesine düşen bir haberi okurken tüylerim diken diken oldu.
Kurtlar Vadisi dizisinin oyuncularından Atilla Olgaç, Müge Dağıstanlı ve Gülşen Yüksel’in sunduğu “Orada Neler Oluyor” isimli programda tuhaf bir açıklama yapmış.
Şöyle diyor: “Askerlikte terhisime 1 gün kalmıştı. Tam o sırada Kıbrıs Harekátı oldu. Beni Mersin’den Kıbrıs’a gönderdiler. Savaşın en acımasızca ve en kanlı bölümünün sürdüğü temizleme harekátında görev verdiler. İlk öldürdüğüm çocuk 19 yaşında, esir düşmüş bir askerdi. Silahı yüzüne doğrulttuğumda yüzüme tükürdü. Alnından vurdum, öldü. Daha sonraki çatışmalarda 9 kişiyi daha öldürdüm.”
Atilla Bey, bütün bunları dikkat çekmek için uydurmadıysa, yaptığı iş gerçek bir savaş suçudur.
Savaşta esir alınan askerlerin can güvenliğini korumak, onları savaş sonuna kadar tecrit edip savaştan sonra sağ salim memleketlerine göndermek, uluslararası anlaşmaların gereği olduğu kadar, esir alan ordunun namusu da sayılır.
Atilla Bey’in bu açıklaması, Kıbrıs Rumları ile aramızda gerçek bir problem olan “kayıplar” konusunda da Türkiye’nin başını çok ağrıtacaktır.
İçimden bir ses, Atilla Bey’in gerçekleri biraz abarttığını söylüyor.
Ama bugünden itibaren bu açıklamanın Kıbrıslı Rumlar tarafından nasıl kullanılacağını da tahmin ediyorum.
Öte yandan, bu sözler geniş bir hayal gücünün ürünü değilse, Atilla Bey’e cezaevinin de yolu görünecek demektir.
Benim bildiğim, savaş suçlarında zamanaşımı yoktur çünkü!
Bir organizasyon dehası var ama!
ERGENEKON Soruşturması’nın 11. tutuklama dalgasında gözaltına alınanların sayısı 35.
Aralarında sendikacılar, polisler, eski gazeteciler, televizyonlarda sıkça karşımıza çıkan kişilikler var.
Bu soruşturmada bugüne kadar kaç kişinin tutuklandığını ben sayamadım. Sayıyı kaçırdım, çünkü tutuklanıp serbest bırakılanlar, gözaltına alınıp bırakılanlar, aranıp tutuklanamayanlar elimdeki envanteri işe yaramaz hale getirdi.
Gazetelerimizden biri bu işe bir sayfa ayırsa, kim hangi dalgadan tutuklandı, içeride kaç kişi var, dışarıdan yargılanacak kaç kişi var öğrensek iyi olacak.
Bunu sadece “sayı merakımdan” istemiyorum.
Bu dava çerçevesinde tutuklanan insanların hepsinin isimlerini yan yana görecek olursak, savcılığın çizmeye çalıştığı fotoğrafı da göreceğiz.
Ortada neredeyse yüzlerce aktif üyesi olan bir örgüt var.
Şemalar, planlar, krokiler, binlerce sayfalık telefon dinleme kaydı, klasörler dolusu belge var. Bir tek şey eksik: Örgütün başındaki “1 Numara”yı hálá öğrenemedik.
Bu “1 Numara” ortaya çıktığında, yargılamadan sonra bir özel izinle üniversitelerimizden birinde işletme yönetimi dersi vermesi sağlanmalı.
Birbirine bu kadar benzemeyen insanları aynı örgüt çatısı altında toplamayı başaran, en karmaşık organizasyon problemlerini de şıp diye çözecektir, çünkü ve bu bilginin hapishane duvarları arasında kalması doğru olmaz!
Hamas’a duydukları sevginin nedeni
DÜNKÜ gazetelerde küçücük bir haber vardı, birçok okuyucunun dikkatinden kaçmış olması bu nedenle mümkün.
Haber, Gazze’de, İsrail’in çekilmesinin ardından silahların patlamaya devam ettiğini anlatıyordu.
Hamas militanları, ele geçirdikleri El Fetih üyelerini hapse tıkıyor şimdi.
El Fetih, bazı üyelerinin Hamas militanları tarafından infaz edildiğini açıklıyor.
Merak ediyorum, tüm dünyaya karşı Hamas’ın avukatlığını üstlenen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu iş için ne diyecek?
El Fetih ve Hamas arasında bir ateşkes ve barış için devreye girecek mi?
Soruyorum bu soruları ama aslında yanıtını da gayet iyi biliyorum:
Başbakan, kılını bile kıpırdatmayacak.
Çünkü Başbakan, siyasi ideolojisi nedeniyle Hamas’ı kendisine daha yakın buluyor.
Hamas, Gazze’yi, İsrail işgalinden önce kadınlar için bir cehenneme çevirirken hiç sesini çıkarmamış olmasının nedeni bu.
Gazze’de şeriat düzeni kuran Hamas’ın, muhalif El Fetih mensuplarını fırsattan istifade temizlemesine de bu nedenle sessiz kalacak.
Filistin’de kan yine akacak ama kanı akıtan Hamas olunca bizim AKP’liler başlarını öteki tarafa çevirip bu katliamı görmezden gelecekler.