KUZEY Irak’a yapılan sınır ötesi operasyonun bitiriliş tarzı ile ilgili tartışmanın saçmalığına geçtiğimiz gün değinmiştim.
Tahmin ettiğim gibi tartışma “derinlik” kazanıyor. Giderek daha eğlenceli bir hal alıyor ve bizim sakız çiğner gibi konuşmayı seven siyaset erbabımız da bunun tadını alabildiğine çıkarıyor.
Yalnız, anlamakta zorlandığım iki konu var.
Birincisi: Orgeneral Yaşar Büyükanıt neden bu tartışmaya girdi?
Türk Silahlı Kuvvetleri, hükümetin TBMM’den aldığı tezkereye dayanarak verdiği emir ile bu operasyonu yaptı.
Yani operasyonun siyasi boyutları hükümeti ilgilendiren bir durum! Ve bu nedenle siyasi eleştirilere yanıt vermesi gereken de hükümet, TSK değil.
İkincisi: Hükümet, neden askerin arkasına saklanmak ihtiyacı hissediyor?
Hükümet, bugüne kadar askerin çok ön planda olmasından rahatsızlık duyuyordu hani? Hani rejimin üstünde asker gölgesi imajının yaratılmamasını istiyordu?
Bakıyorum, “asker konuştu” türünden her türlü habere yaylım ateşi açan İslámcı medya da aynı durumda.
Hiçbiri çıkıp “Bu konu askerin işi mi kardeşim, neden asker konuşuyor” demiyor!
Sadece bu duruma bakarak bile bu çekilme işinde bir tuhaflık olduğunu düşünmek mümkün.
Ama en tuhafı da bu durum bence! İşine gelmeyince “asker kışlasında otursun”, işine gelince “asker muhalefetle ağız dalaşına girsin”!
Gerçekten komik bir ülkede yaşıyoruz.
Fethullahçıların aritmetik bilgisi
FETHULLAH Gülen çizgisindeki Aksiyon Dergisi, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı “idama mahkûm eden” mahkemenin savcılarından Baki Tuğ ile yapılmış bir söyleşiyi yayımladı.
Baki Tuğ, “9 Mart 1971’de bir ihtilal olsaydı 3 milyona yakın insan katledilecekti” diye anlatıyor.
Tuğ, katledilecek bu üç milyon kişinin listesinin MİT’in elinde olduğunu ancak açıklanmasının “devlet sırrı olması nedeniyle” doğru olmadığını savunuyor.
Bu bir liste olduğuna göre alt alta yazılmış üç milyon isimden söz ediliyor sanırım. Hepsini birkaç gün içinde öldürmek gerekeceğinden, isimlerin yanında adresler de bulunmalı.
Yani her ismin, iki satır kadar yer kapladığını varsaymakta bir tuhaflık olmaz.
O tarihte bilgisayar olmadığı için bu liste elde ya da daktiloda yazılmış olmalı ki bu durumda her bir satır, satır arası boşlukları ile birlikte yaklaşık yarım santimetre yer kaplayacaktır.
Demek ki kişi başına 1 santimetreden, üç milyon santimetre uzunluğunda bir liste bu.
Bir dosya káğıdının boyu yaklaşık 30 santimetredir.
Sayfa başı-sonu boşluklarını dikkate almazsak yaklaşık olarak 100 bin sayfalık bir hacme ihtiyaç var. Bu da uç uca dizersek 30 kilometre uzunluğunda bir káğıt rulosuna karşılık gelir.
Belli ki imam hatiplerde aritmetik dersi biraz es geçiliyor.
Hadi Baki Bey, ihtiyarladı, kendine göre heyecanlar yaratmak için sallıyor!
Bu kadar Fethullahçı gazeteci içinde aritmetikten anlayan bir kişi de yokmuş demek ki.
Sosyalist milletvekilimiz nerede?
TBMM’nin bu dönemde en renkli milletvekilinin Kamer Genç olduğu konusunda ortak bir kanaat var.
Kamer Genç, tek başına bir parti gibi AKP’ye muhalefet ediyor ve kendisini ilk tanıdığımız 12 Eylül sonrası Kurucu Meclisi’ndeki performansına yaklaşıyor.
Son seçimde birçok bağımsız aday TBMM’ye girme olanağı buldu.
DTP’nin barajı aşmak için seçtirdiği bağımsızları saymıyorum. Onların TBMM’de ne yapıp edeceklerine kendilerinin karar vermelerine olanak olmadığını düşünüyorum ki “parti disiplini” denen şey de bizde böyle anlaşılır zaten!
Benim anlamakta zorluk çektiğim konu Ufuk Uras’ın durumu.
“Bağımsız sosyalist aday” olarak TBMM’ye girmesine çok sevinmiştim. Parlamentoda bir tek sosyalist milletvekilinin varlığının bile, başkalarının söyleyemeyeceği konuları seslendirmeye yeteceğine inanıyordum çünkü.
Doğrusu şu ana kadarki performansı beni tatmin etmiyor.
Elbette büyük medyanın onu görmezden geldiğinin de farkındayım ama sonuç olarak büyük medya dediğimiz kurumlar da söylendiğinde heyecan uyandıracak şeyler duymak isterler, sayfalarında buna yer verirler.
Bence Ufuk Uras, bir süre Kamer Genç’i dikkatle izlemeli.
Ayrıca bu kadar sosyalist iletişim uzmanı var, onlar bir araya gelip Ufuk Uras için bir iletişim stratejisi geliştirseler iyi olmaz mı?
