MİLLİYET

1967 Nisanı'nı bugün gibi hatırlıyorum…

  Bugün birinci sayfamızda bir duyuru gördünüz. Milliyet’in geleneksel İlkokullararası Bilgi ve Kültür Yarışması’nın yeniden başlatıldığını haber veren bir duyuru..
Artık eğitim sistemimizde “ilkokul” olmadığı için adı değişti elbette: Milliyet Türkiye İlköğretim Okulları Bilgi Yarışması..

Bu duyuru beni Milliyet’in yazı işleri masasından alıp 1967 yılının nisan ayına götürdü.. Antalya’ya..
Gözümde bir sürü eski anı canlandı..
Üzerimdeki emeğini hiçbir zaman unutmayacağım tatlı – sert ilkokul öğretmenim Şevket Gencer’i hatırladım..
Yüzünü hiçbir zaman görmediğim ama imzasını ve adını aradan geçen 37 yıla rağmen capcanlı hatırladığım Milliyet’in Halkla İlişkiler Müdürü Necdet Günkut’u..
“İlerki yaşamımda başarılar” dileyen Abdi İpekçi’nin mektubunu..
Rahmetli babamın gözü yaşlı sevincini.. Bir sinema salonu dolusu öğrenci velisinin alkışlarını..
Hiç tanımadığım insanların sokakta yolumu çevirip beni öperek kutlamalarını..

11’ime yeni basmıştım
Milliyet’in İlkokullararası Bilgi ve Kültür Yarışması’na 1967 yılının 23 Nisan günü, Antalya’da “Gazi Mim Kemal” İlkokulu’ndaki bir salonda girdim.. 11 yaşıma yeni basmıştım.
Her okulun birincileri daha önce seçilmişti, ben Devrim İlkokulu adına katılıyordum. Şimdi adı değişmiş okulumun, nedenini kolayca tahmin edebiliyorum..
Sınav öğleden önce bitti.. Sınav salonunda tanıştığım ve daha sonra sadece birkaç kez görebildiğim Hakan isimli bir çocukla sınavdan birlikte çıktık. Babam ve kardeşim Bahadır heyecan içinde kapıda bekliyorlardı. Bizi aldılar ve hep birlikte maça gittik.. Antalyaspor – Altındağ maçına.. İkinci Lig yeni kurulmuştu..
Belki o günü bütün detayıyla hâlâ hatırlıyor olmamın bir nedeni de bu maçtı, çünkü maç sırasında olaylar çıkmış, hakem dövülmüş, oyun yarıda kalmıştı.. Hakemin Antalyaspor’dan “Öküz Metin”i oyundan attığını, olayların da bundan sonra başladığını hatırlıyorum.
O sınavın sonunda Milliyet İlkokullararası Bilgi ve Kültür Yarışması’nın Antalya birincisi oldum.. Benden daha yüksek puanlar alan başka dokuz ilin birincisinin katıldığı İstanbul’daki finale katılamadım.

Hiçbirini unutmadım
Sınavı kazandığımı ilk kez her gün evimize alınan Milliyet’ten öğrendim. Adımın Milliyet’in birinci sayfasında ilk kez basılması da o tarihe rastlıyor: 5 Mayıs 1967..
Daha sonra postadan büyük bir paket aldık. İçinden değişik kitaplar, yarışmayı kazandığımı belirten ve beni kutlayan iki mektup ve bir plaket çıktı..
O plaketi ne zaman elime alsam burnumun direğinin sızlamasına engel olamam..
Öğretmenimi, arkadaşlarımı hatırlarım.. Nilüfer’le hâlâ haberleşiyoruz.. İzzet, Posta’nın “gezgin abi”si oldu, her gün görüyorum.. Nedim’i trafik kazasında, Naim’i 12 Eylül öncesi teröründe kaybettik.. Göremediklerim de onları unuttum sanmasınlar..
Her fırsatta bizi güldüren espriler yapan rahmetli babamı, anneannemin yemeklerini, annemin güzelliğini.. Kardeşlerimin çocukluk hallerini hatırladım yeniden..
Antalya’nın turunç, portakal, yasemin ve gül kokan sokaklarını.. O sokaklarda evimizin salonundaymış gibi rahat oynadığımız günleri..

Başarı sizinle olsun
Bugün o güzel günleri tekrar hatırlamama sebep Milliyet’in birinci sayfasındaki o duyuru oldu..
Kader ve seçtiğim meslek beni bugün Milliyet’in başına getirdi..
Şimdi biliyorum ki binlerce çocuk ve öğretmeni, benim ve öğretmenimin 37 yıl önce yaşadığımız heyecanı taa içlerinde hissediyorlar..
Eminim içlerinden bazıları bu sınavı baharda yapılacak lise giriş sınavları için bir “antrenman gibi” de görüyorlardır..
Diliyorum ki bu yıl yeniden başlatılan bu yarışmaya katılan tüm çocuklar bizimki gibi mutlu bir çocukluk geçirsinler..
Başarı ve talih onlardan yana olsun hep..