MİLLİYET

Aşk her zaman galip gelir

  Bir insanın en yakın arkadaşlarından birinin özel bir durumunu gazeteye yazması ne kadar uygun bilemiyorum. Ama yazmak da istiyorum, çünkü bu gerçekten benim kişisel tarihimin en romantik öykülerinden biri…

Abdullah Oğuz ile bundan on yıl önce New York’ta tanıştım. “Tavariş” Ertuğrul Ateş vasıtasıyla… Siz Apo’yu televizyon yapımcısı olarak tanırsınız. Çarkıfelek’ten tutun da Asmalı Konak’a kadar bir dizi büyük projenin yaratıcısı… ANS’nin (Biz aramızda bunu şaka yollu Apo Never Sleep olarak açımlıyoruz) patronu…
O tarihte New York’ta bulunmamın nedeni Bob Guccione ile görüşmekti. Penthouse’un yayın hakları için… Ateş de kadim bir yoldaşımdı, adı üzerinde “tavariş”im… “Fakir ama mutlu olduğumuz” yıllarda bir cesaret New York’a gidip ressamlığını orada kanıtlamaya çalışıyordu ki bunda da başarılı oldu…
Apo o yıllarda “New York’un Türk videocusu”ydu. Bugün kahvelerde bile izlenen Fashion TV’nin ilk benzerlerinin fikir babası ve yapımcısı..

Selay’la tanışana kadar…
Sonra Türkiye’ye döndü. Televizyonlara yarışmalar, diziler yaptı, klipler çekti… Arkadaşlığımızın gelişmesi o döneme rastlıyor. Birlikte çok acaip şeyler de yaptık. Tiyanşan Dağları’nda kar üzerinde mayoyla yürümekten tutun da, Fenerbahçe’nin peşinde o şehir senin, bu şehir benim dolaşmaya kadar…
Ama Apo, Selay ile tanışınıncaya kadar nasıl bir insandı hiçbir zaman bilemedik…

Aşk bir yolunu bulur
Bazı kadınlar vardır. Onların varlığından tanışana kadar haberiniz olmaz. Bir kere tanıdığınızda da en yakın sırdaşınız olurlar, en iyi arkadaşınız. Kimseyle paylaşamadığınız şeyleri onlara anlatır, onlardan bir çare beklersiniz… Selay böyle bir kadındır.
Apo ile Selay’ın aşkları, aşkın her zaman galip geleceğinin bir örneğidir.
Aşkın her türlü güçlüğü yeneceğinin, bir yolunu bulacağının ve hiçbir zaman yenilmeyeceğinin bir örneği…

‘Evet’, tam 7 yıl aldı
Yedi yıldır bu aşkın en yakın tanığıyım. İnişlerine, çıkışlarına birinci elden tanık oldum… Bazen sanki bu konularda çok şey biliyormuşun gibi müdahil sıfatıyla karıştığım bir aşk… Fonda da genellikle Şükrü Saraçoğlu Stadyumu ve sarı lacivert formalar, bayraklar, marşlar olan bir aşk.
Burada anlatmama gerek olmayan bir sürü engelin aşılması ve Selay ile Apo’nun nikah masasına oturmaları yedi yıl aldı. Nikâhta Faruk Bayhan ile birlikte şahitlik yaptık. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün hiç unutmayacağım nazik jestiyle kıydığı nikahın sadece şahitlerden oluşan iki misafiri olarak…

Fotoğrafları ‘çaldım’, çünkü..
Sonra Apo ve Selay bir ay ortadan kayboldular… Düne kadar… Dün Bebek’te Mehmet Ali Yalçındağ ile içtiğimiz bir şişe votkanın ardından kaybolmanın sebebi anlaşıldı.
Sebep Apo’nun paltosunun cebinden izin istemeden aldığım (çaldığım diyelim) ve bazılarını bu sayfada göreceğiniz fotoğraflarmış.
Artık çağımızda benzerlerine pek de rastlanmayan bir şovalye düğünü…
Karaipler’deki Nevis Adası’ndaki minik cumhuriyette kıyılmış bir ikinci nikâh. “Play it again Sam”i çalan bir Karaipli piyanist, bir nikâh memuru ve üç tanık: İlker, Evren ve minik Maya… Üçünün de soyadı Oğuz.

Sadece filmlerde olmaz!
Bu fotoğraflara bakarken sadece şunu düşündüm: Aşk öyle bir güç ki karşısında hiçbir şey duramaz.
Bu fotoğrafları çalıp, yayımlamamın nedeni bu…
Aşk acısıyla yaşamlarının sonuna geldiklerini düşünenler bu fotoğraflara iyi baksınlar.
Binlerce kelimede anlatılabilecek basit ama tek gerçeği görebilmek için: Aşk yolunu bulur, bekler, ölmez.. Ve mutlu sonlar sadece filmlere özgü değildir!