MİLLİYET

Bir arpa boyu yol gitmek!

 Futbolda şiddetin nasıl önleneceğinden konuşuyoruz aylardır..
Ve bir masalın başlangıcında gibiyiz: Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, bir de baktık bir arpa boyu yol gitmişiz!

Bu kadar az mesafe kaydedebilmiş olmamızın bir tek nedeni var: Yanlış teşhis!
Çünkü biz Türkiye’de futbolda şiddet denilince bunu sadece ve sadece bir avuç holiganın eylemlerine bağlama eğilimindeyiz.
Bunun ardındaki esas sorumluyu görmüyoruz, onu hiç konuşmuyoruz.
Türkiye’de özellikle futbolda şiddeti körükleyen, düşmanlıkları besleyen ve sportif rekabeti bir tür kan davasına çeviren esas kesim, bir grup kulüp yöneticisidir.
Her gün rakip takım ve hakemler aleyhine atıp tutanlar..
Daha maçlar oynanmadan oynanacak oyun üzerinde peşin kuşkular yaratanlar..
Taraftarları geren ve stadların altına adeta bomba döşeyenler bunlardır..
Ve bütün bunlar Futbol Federasyonu’nun gözünün önünde olup bitiyor.
Elindeki disiplin yönetmeliklerini kullanmaktan ısrarla kaçınan Futbol Federasyonu’nun gözünün önünde…
Ligin sonu yaklaştıkça gerilimin daha da arttığını görüp, bunlara neden olan yöneticiler hakkında hiçbir disiplin kovuşturması yapmayan Futbol Federasyonu gelecekte meydana gelebilecek olayların başsorumlusudur.

Rüya Takımları: Şişkolarla, sıskalar…

Galatasaray’ın 100. yıl kutlamaları çerçevesi içinde oynanan “Rüya Takımlar” maçının bir bölümünü televizyondan izleyebildim.
Keşke o saatte Fenerbahçe maçı da oynanıyor olmasaydı diye düşündüm.
Türk futbolunun geçmişinde önemli izler bırakmış, yaratıcılıklarını, becerilerini özlediğimiz bir çok oyuncuyu seyretme olanağını bu yüzden kaçırdık.
Bu ilginç maçın gösterdiği bir şey daha vardı..
Sizin de dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Beni Nurcan Akad uyardı da farkedebildim bu durumu..
Eski futbolculardan yabancı olanlar neredeyse hiç değişmemişler. Sahada duruşları, atletik görünümleri her şey aynı kalmış.. Bir tek saçlarının beyazlamış olmasından anlayabiliyorsunuz yaşlandıklarını..
Ama bizim eski Türk futbolcuların eski oldukları hemen anlaşılıyor..
Çoğu hafiften bir göbek bırakmış, bazıları bir hayli kilo almış..
Bunu genetik nedenlerle açıklamak yanlış olur diye düşünüyorum.
Bu iki farklı görüntünün nedeni mentalite ile ilgili olmalı…
Belli ki profesyonel sporu bırakan Türkler, “sporu” da tamamen unutmuşlar..
“Türk futbolcusu ant- renman sevmez” sözünün sıkça edildiği yıllardan kalan eski futbolcular belli ki antrenman yapmayı gerçekten sevmiyorlarmış!

Bir portre: Mahmut Hanefi Erdoğdu

Ümit Milli Takım’da ve Sakaryaspor’da izlerken çok beğendiğim Mahmut Hanefi transfer edildiğinde şöyle düşünmüştüm: Fenerbahçe iyi bir genç oyuncu trasfer etti. O genç yaşta Fenerbahçe’ye gelip sonra da kaybolup giden genç yeteneklerden biri olmayacak!
Tam yanıldığımı düşünüyordum ki Kaptan Ümit’in Denizlispor kupa maçındaki bir hatasıyla forma şansı buldu.
Gözüm maç boyunca onun üzerindeydi..
Biraz tedirgin görünüyordu, ama başarılı bir oyun ortaya koydu.
Ümit’in cezasının uzunluğu, Fenerbahçe için gelecek sezon defansın sol kanadına transfer yapmamak anlamına gelebilir.
Çünkü oynadıkça yerine ve takıma alışacak, gerçek değerini gösterebilecek..
İşte Mahmut Hanefi’nin, Ankaraspor maçındaki istatistikleri:
Şut: 1. İsabetli pas: 36 (Yüzde 75). İsabetli orta: 1 (Yüzde 25). Topla buluşma: 61. İkili mücadelede top çalma: 1. İkili mücadelede top kaybetme: 1. Top kazanma: 14. Top kaybetme: 13. Faul: 2.
Bir sezon kenarda oturan bir oyuncu için, deplasmandaki zor bir maçta iyi bir performans diye düşünüyorum.