MİLLİYET

Cahiliye Devri'ne özlem

 Türkiye Cumhuriyeti tarihinin önemli hukuk devrimlerinden biri gerçekleşmek üzere ve biz yine “meleklerin cinsiyeti”ni tartışıyoruz.

Türk Ceza Kanunu (TCK) tam yedi ay süren bir çalışma sonucunda yenileniyor.
348 maddeden oluşan ve “Avrupa’nın en modern ceza yasası” olduğu belirtilen bu düzenleme bir çok hukukçu tarafından “devrim” olarak da niteleniyor.
Böylesine önemli bir kanun ile ilgili tartışmanın gelip “zina” konusuna düğümlenmesini nasıl açıklamalıyız?
Hükümetin acemiliğiyle mi?
AKP grubundaki bazı kişilerin kafalarının gerisinde hala “cahiliye devri” özlemlerinin yatıyor oluşuyla mı?
Yanıt vermeden önce geriye bir dönelim isterseniz..
Eşitliğe aykırıydı
“Zina” konusunun bir hukuki mesele olarak Türk toplumunun gündeminden çıkışını bir mahkeme kararına borçluyuz.
Eskiden “zina” yapan erkek tarafı ise suçun oluşmasında “devamlılık, aleniyet” gibi unsurlar aranıyordu. Zina yapan taraf kadın ise, onun suçu bir tek kez işlemesi bile cezalandırılması için yeterliydi.
Anayasaya’nın eşitlik ilkesine açıkça aykırı bu durum, bir mahkeme tarafından Anayasa Mahkemesi’ne götürülene kadar devam etti.
Anayasa Mahkemesi de TCK’daki ilgili maddeyi iptal etti. Yenisinin hazırlanması için TBMM’ye süre verdi. Yasa süresi içinde çıkarılamadı ve “zina” konusu da hukukun yarattığı bir fiili durumla gündemimizden çıkıp gitti.
‘İlkel’ ülkelerde suç
Zina, başka bir çok medeni ülkede olduğu gibi halen ülkemizde de boşanmalar için geçerli bir neden olarak kabul ediliyor.
Günümüzde bir parçası olmaya çalıştığımız medeni dünyanın ve Avrupa Birliği üyelerinin hiçbirinde zina konusu cezai bir yaptırımla ilişkilendirilmiyor.
Zina bu ülkelerin tümünde bir boşanma nedeni olarak kabul ediliyor.
Zina yaptığı gerekçesiyle insanların cezai kovuşturmaya uğramalarına ancak şeriat düzeninin hakim olduğu ülkelerde ve hala ilkel kabile ilişkilerinin geçerli olduğu bazı Afrika ülkelerinde rastlanabiliyor:
Afganistan, Pakistan, Suudi Arabistan, İran, Irak, Suriye, Malezya, Bangladeş, Yemen, Lübnan, Cezayir, Birleşik Arap Emirlikleri, Sudan, Nijerya, Çad, Kamerun, Mali, Uganda ve Nijer!
Bu nasıl ‘uyum’?!
Şimdi AKP hükümetinin yapmak istediği bu “aile fotoğrafı”nın içine bir de Türkiye’yi sokmak..
Üstelik bu “Avrupa Birliği’ne uyum” amacıyla değiştirilen bir kanunla yapılmak isteniyor.. Fıkra gibi!..
Milliyet muhabiri Şükran Pakkan’ın bugün gazetemizde okuyacağınız haberi bu ülkelerdeki özellikle kadınlar aleyhine uygulamaya dikkat çekiyor.
Başbakan da bunun farkında olmalı ki “biz kadın – erkek eşitliğini sağlayacağız” demek ihtiyacını hissediyor.
Ülkemizdeki kadınların bildiğimiz toplumsal ve ekonomik nedenlerle zina yapan eşlerinden çoğu zaman şikayetçi olamayacaklarını, buna karşılık yine aynı nedenlerle zinanın sadece kadınları cezalandıracak bir suça dönüştürülmekte olduğunu görmek istemiyor.
Kafaları ‘geçmişte’
Yazımın başında sorduğum soruya dönüyorum:
TCK’da Avrupa Birliği’ne uyum için yapılacak olan devrim niteliğindeki büyük değişikliğin içine şimdi getirip bu “ilkelliği” sokmaktaki amaç nedir?
Hükümetin acemice davranıp, TCK’daki büyük devrimi gölgelemesi mi?
Bence bu çok hafif bir yorum olur..
AKP grubu içindeki bazı kişilerin şeriat düzenine özlem duymaları mı?
Belki bu da çok ağır bir yorum olacak..
Ancak öyle görünüyor ki bazı kafalar geçmişe takılıp kalmış..
Kravat takıp, Avrupa Birliği’ne girmek istiyorlar ama aslında akıllarında hâlâ Araplara duydukları hayranlık var.