Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Hayat = 180 dakika?

 Masamın üzerinde bir haftadır bir rapor duruyor.. Zaman zaman sayfalarını karıştırdığım, bölüm bölüm okumaya çalıştığım oldukça hacimli bir rapor..
Raporun kapağında başlıktaki soru yer alıyor.. Ortasından kırılmış bir kurşun kalemin hemen üzerine gelecek şekilde yerleştirilmiş bu soru..

Raporun masamda hâlâ duruyor olmasının nedeni aslında bu soru ve o kırık kurşun kalem..

Kurs yüzü görmedik
1972 – 1973 öğrenim yılında lise son sınıftaydım.
Bizler mi şanslıydık, şimdiki öğrenciler mi bilmiyorum ama üniversite sınavlarına “kurs yüzü” görmeden girdik.
Ve 1973 yılının haziran ayında Ankara’da Gazi Eğitim Enstitüsü’nün bir salonunda üniversite sınavına girdim..
Sınav sonuçlarını beklerken gazetelerde yayımlanan bir haber, hepimizi heyecan içinde bıraktı. Soruların çalındığı anlaşıldığı için sınav tekrarlanacaktı..
Çok geçmeden yine aynı salonda bir kez daha sınava girdim.. O kadar sıkılmış ve gerilmiştim ki, sınavdan çıkar çıkmaz elimdeki iki kurşun kalemi ortasından kırıp çöpe attım.. Aklımda hâkimlerin idam cezası verdikten sonra kalemlerini kırdıklarına ilişkin gazete haberleri vardı.. Kalemleri kırarsam, bu sınava bir kez daha girmek zorunda kalmayacağımı düşünmüştüm..

Ne kadar ağır ve ezici
Türk Eğitim Derneği’nin “Türkiye’de Üniversiteye Giriş Sistemi Araştırması ve Çözüm Önerileri” isimli raporunun bu kadar dikkatimi çekmiş olmasının nedeni sanıyorum kapağındaki kırık kurşun kalemle ilgili bu anımdı..
TED’in raporunu okumaya çalışırken bir yandan da kendi kızımı düşünüyordum..
İki hafta önce, gelecek sene üniversite giriş sınavına hazırlık için gideceği kursa kaydını yaptırmaya birlikte gittik..
Beşiktaş’taki bir iş merkezinde kurulu dershanenin salonunda kayıt sırasının bize gelmesini beklerken etraftaki çocukların ve kayıt için gelmiş velilerin hareketlerini izlemeye çalışıyordum.
Bu çocukların yaşamlarıyla ilgili bütün gelecek beklentilerinin dönüp dolaşıp 180 dakikalık bir sınava bağlı olmasının ne kadar ağır ve ezici bir şey olduğunu düşündüm.
O gün hasta olabilirlerdi, yanıtları yazarken soru kaydırabilirlerdi vs..
Bir insan olarak herkesin her an yapabileceği bir küçük dalgınlığın onların gelecekteki bütün yaşamlarını nasıl değiştirebileceğini düşünmek sırtımın ürpermesine neden oldu..

En kapsamlı araştırma
Gazetecilik yaşamım boyunca üniversiteye giriş ile ilgili birçok araştırma haberi okudum. Ben atlamış olabilirim belki, ama şunu söylemeliyim ki bu araştırma bugüne kadar gördüklerimin en kapsamlısı.
Umuyorum ki eğitimciler ve yetkili kişiler de bu araştırmayı okurlar, bundan çocuklarımız için iyi sonuçlar çıkarabilirler.
2004 yılında ÖSS’ye giren 1 milyon 786 bin öğrenci için sınav gününe kadar velilerin harcadıkları para (sadece sınav hazırlığı için) 9,5 milyar dolar tutuyor. Bir yılda ÖSS hazırlığı için harcanan para ise 3,8 milyar dolar.. (Üniversite kapısına gelen her bir öğrencinin 2,15 yıl dershaneye devam ettikleri de hesaplanmış. Öğrencilerin yüzde 16,5’i ortalama 2,4 yıl özel ders almışlar.)

18 üniversite kurulurdu
Hep ülke kaynaklarımızın sınırlı olduğundan, bütçe olanaksızlıklarından söz ediyoruz ama görüldüğü gibi muazzam büyüklükteki bir bütçeyi gözümüzü kırpmadan harcayabiliyoruz..
Raporda, Koç ve Sabancı üniversiteleri örnek alınarak 3.500 kişilik lisans ve yüksek lisans öğrencisi kapasitesi olan bir üniversitenin 500 milyon dolar civarında kurulabileceği hesaplanmış.
Demek ki sırf dershane harcamaları ile 18 üniversite kurabilecek bir ek kaynağımız var..
Bu rapora ileride yine döneceğim..

Çözüme dair ipuçları
Bizim devlet sistemimizde önemli bir hastalık var: Aynı sorunu, hep aynı biçimde düşünmeye ve çözmeye alışmış bir sistem, bunun dışına çıkarak sorunlara yeni bir bakış getiremiyor ve dolayısıyla yeni çözümler de üretemiyor.
Eğitimci olmadığım için “Çözüm budur” diyemiyorum, ama sanırım bu rapor düşünce biçimimizi değiştirmemiz için önemli ipuçlarını içinde barındırıyor.