Hocanın vurduğu yerde gül biter (!)
Bazı kadın haltercilerin “cinsel taciz” iddiaları olmasaydı, bir olimpiyat altın madalyasına sahip olmamızın nedeninin “cennetten çıkma” bir eylem olduğunu da hiçbir zaman öğrenemeyecektik.
Şu andaki bilgilerimizle bu konuda bir yorum yapmak doğru değil ancak bazı kadın milli haltercilerin antrenör Mehmet Üstündağ hakkında yaptıkları “cinsel taciz ve şiddet” ihbarları eminim ciddiyetle araştırılacak ve sonuçlandırılacaktır.
Ben bugün daha çok olimpiyat şampiyonu haltercimiz Nurcan Taylan’ın açıklaması üzerinde durmak istiyorum.
Nurcan Taylan, hocasını iddialar karşısında savunurken şöyle söylüyor:
“Bunlar beni çekemedikleri için böyle yapıyorlar. Evet hocam beni dövdü. Ancak ben olimpiyata gitmeyecektim. Beni döverek zorla gönderdi. İyi ki dövmüş, gidip olimpiyat şampiyonu oldum.”
Ortaya çıkıyor ki dünya çapındaki sporcularımızın olimpiyat gibi önemli bir yarışmaya hazırlanmalarında “dayak” da bir “psikolojik faktör” olarak kullanılmış.
Birçok ülkenin, madalya kazanmasını bekledikleri önemli sporcularına psikologlar, mentörler tuttuklarını ve sadece bu iş için büyük paralar harcadıklarını biliyoruz.
Demek ki bu masraflara hiç gerek yokmuş!
Hocanın vurduğu yerde gerçekten gül bitiyormuş, ve o güller madalya şeklinde çiçekler de açabiliyormuş!
Erkek olsa dayak yer mi?
Türk sporunu yönetenlerin bilime ve bilimsel yöntemlere ne kadar yatkın ve eğilimli olduklarını gösteren bir başka örnek Nurcan’ın durumu..
Öte yandan Nurcan’ın anlattıkları bize Türkiye’de kadınlara dayak atma alışkanlığından üst düzey kadın sporcuların bile kurtulamadıklarını gösteriyor.
Nurcan, kadın değil de bir erkek sporcu olsaydı aynı muamele ile karşılaşır mıydı?
Hiç sanmıyorum.
Nurcan erkek olsaydı ve olimpiyata gitmek istemeseydi herkes onu ikna etmek için seferber olur, madalya kazandığında elde edebileceği maddi kazanımlar hatırlatılır, hatta ekstra prim bile vaat edilirdi.
Ama asla “döve döve” olimpiyata götürülmezdi..
Nurcan dayak yedi, çünkü kadındı.
Ve bizim toplumumuzda ne yazık ki en eğitimli kesimlerde bile kadına dayak atmak hala yaygın bir davranış biçimi..
‘Düşmanca cinsiyetçilik’
Kadının erkeğe göre zayıf ve ona bağımlı olarak algılanması, düşük seviyede görülmesi şeklinde ortaya çıkan bir cinsel ayrımcılığın sonucu bu..
Zehra Y. Dökmen, “Toplumsal Cinsiyet – Sosyal Psikolojik Açıklamalar” isimli kitabında bu tür cinsel ayrımcılığa “düşmanca cinsiyetçilik” adını veriyor..
Bu tür cinsel ayrımcılık kadını yönetme, kontrol etme, seks objesi haline getirme ve dayak gibi yöntemlerle değersizleştirme şeklinde ortaya çıkıyor.
Yazımın başında da belirttiğim gibi “cinsel taciz” iddiaları ciddiyetle araştırılmalı.
Ancak hiç kuşku yok ki sadece Nurcan’ın hocasını savunurken söylediği şu sözler bile antrenör Mehmet Üstündağ’ın görevden alınmasını gerektiriyor.
Üstündağ’ın o görevde kalmaya devam etmesi, birçok kişinin gözünde “kadına dayak” eyleminin meşrulaştırılması anlamına da gelecek.
Türk sporunu yönetenler her şeyden önce bunu da dikkate almak zorundadırlar.