Müslüman ülkeler neden gelişemedi?
İngiliz The Guardian gazetesinde yayımlanan Martin Woolacott imzalı bir makale şöyle sona eriyor: “İçinde bulunduğumuz yeni ve gergin ortamda esas vurgulanması gereken şu: Müslümanların başarısızlığı başka, Batı’nın müslümanlarla makul ve düzgün ilişki kuramama başarısızlığı başka.”
Woolacott, islam dünyasında genellikle hakim olan bir düşüncenin geçersizliğini kanıtlamaya çalışıyor: Müslüman ülkelerin bugünkü güçsüz ve ezik durumlarının tek sorumlusu gelişmiş batı değildir, bu başarısızlıkta bugüne kadar entelektüel, toplumsal, kültürel ve siyasal alanlarda gerçek bir başarı yaratamamış olmalarının da rolü vardır.
Kişi başı geliri yirmi bin dolarları bulan Körfez emirliklerinden tutun da derin bir sefaleti yaşayan Güney Asya müslümanlarına kadar bütün müslüman coğrafyasının ortak sorunu galiba biraz da bu.
Bir çoğu gücünü islamdan aldığını iddia eden monarşik bir oligarşinin hakimiyeti altında. Çok önemli bölümü ekonomik açıdan son derece güçsüz. Orta Asya’da yer alanlar bağımsızlığına yeni kavuşmuş, tecrübesiz devletler. Çok büyük bölümünde islam, toplumsal hayatın merkezinde bulunuyor. Tutuculuk, o toplumların kültürel ve bilimsel gelişmelerinin önünde bir Çin Seddi gibi.
Model ülke Türkiye
Bütün bu coğrafyada diğerlerinden belirgin çizgilerle ayrılmayı başarabilen bir ülke var: Türkiye.
Tıpkı İran gibi çok eski bir geçmişi olan devlet geleneği ve toplumsal kültürü var. Ama İran’dan farklı olarak onu öteki müslüman ülkelerle kıyaslandığında nispeten güçlü kılan çok temel bir özelliği var: İslamı toplumsal yaşamın dışında, tanrı ile kul arasındaki özel alanda tutmasına imkan sağlayan laik bir Anayasal düzenin varlığı… Düzeyinden bir çoğumuz memnun olmasak bile işleyen, kendini geliştirmeye açık bir demokrasi…
Bu, yeniden kurulacak dünya dengeleri içinde Türkiye’nin önemli bir model olarak ortaya çıkmasını sağlayacak. Türkiye’nin önümüzdeki dönemde ‘stratejik’ önemi de büyük ölçüde bu özelliğinden kaynaklanacak.
Bu noktada sorun adeta bir ‘mercan adasını’ andıran siyasi yapımız.
Önemli bölümü taşlaşmış, canlı unsurları da o taşlara yapışıp kalmış bir mercan adası..
Bu yapının toplumsal ve ekonomik gelişmenin önünde yarattığı sorunları sadece kendimiz için değil, bütün dünya müslümanları için çözmek zorundayız.
Cansızlar’ın açıklaması
Dün SPK Başkanı Doğan Cansızlar’a, Uzanlar ile ilgili SPK denetçilerinin raporları için neden işlem yapılmadığını sormuştum. Cansızlar, Uzanlar’ın SPK Yasası’na aykırı faaliyetleri nedeniyle 23 dava açıldığını ve 58 suç duyurusu yapıldığını açıkladı.
O zaman savcılara sormak gerekiyor: Bütün bu dosyaların tek tek işlem görmesi normal mi? Bu, kamu kaynaklarını hortumlamak için kurulmuş bir organize suç örgütünün kanıtı değil mi?