International Herald Tribune gazetesinde yayımlanan “Kürt ilanı” ile ilgili ilk izlenimlerimi geçen hafta, ilanın gazetelerde yayımlanmasının ardından yazmıştım..
Aradan geçen günler gösterdi ki, bu “verimli” topraklarda yaşıyorsanız Türk – Kürt fark etmiyor!
Süregelen tartışmanın üslubuna bakınca insan Türkler ile Kürtlerin gerçekten bir elmanın iki yarısı olduklarına daha çok inanıyor..
Leyla Zana ve bazı arkadaşlarının imza attıkları ilan metnindeki talepleri “bugün için yersiz bulmaları”ndan; Ümit Fırat’ın “Leyla güçlü politik formasyona sahip değil. Fotojenik olduğu için ön planda”sından; Kendal Nezan’ın “ilan metnini 15 gün önce hepsi okudu, onayladı”sından; Tunceli Belediye Başkanı Songül Erol Abdil’in “İlan metninin bir bölümü sonradan değiştirilmiş”inden ve hepsinin birden “medya çarpıtıyor”undan söz ediyorum…
Ala Kurda bir tartışma
Bu tür bir “incir çekirdeği” tartışmasının kahramanları hep bildiğimiz siyasi kişilikler olsa normal olarak “Ala Turka bir tartışma daha” derdim ama şimdi buna “Ala Kurda bir tartışma” desem daha mı doğru olur diye düşünüyorum..
Söz konusu ilanın yabancı gazetelerde yayımlanmış olması da ilginç…
Sonuç olarak bir şeyler “talep edenler” Türkiyeli Kürtler.. Bu talepleri dinleyip Kürtlerin hakları – hukukları konusunda bazı davranışlar göstermesi beklenenler ise Türkiyeli Türkler ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumları..
Bu ilan kime yönelik?
İlanın, İngilizce olarak üstelik de Paris’te kurulu ve Fransa’nın en azından “sempati desteği” ile ayakta duran Kürt Enstitüsü tarafından yayımlanmış olması, bu durumda bir çelişki gibi görünmüyor mu?
Türkiye’de Kürtlerin bir sorunları varsa, bu sorunlarını duyuracakları “kamuoyu” hangisi olmalıydı? Türkiye kamuoyu mu, yoksa “yabancı”lar mı?
Türkiye, önemli bir politik dönemeçten geçmeye çalışıyor. Bunun için demokrasisini geliştirmek, demokratik kurumlarını güçlendirmek yolunda adımlar atıyor..
“Türkiyeli Kürtler”in böyle bir süreçte olmaları gereken yer neresi?
Türkiye’nin demokrasisini güçlendirmek için çalışanların yanı mı, yoksa Türkiye’nin AB üyeliğini değişik yollarla engellemek için olmadık gerekçeler planlayanların yanı mı?
‘Temsile’ yetkileri yok
Bir de Türkiyeli Kürtleri kim temsil ediyor sorusu var..
Yanıtını kimsenin kolay kolay veremeyeceği bir soru bu.
Kürtleri kim temsil ediyor? Türkiyeli Kürtlerin tümünü?..
Türkiye’de gelişen demokrasiden memnun olan, anadilde eğitim, yayın olanaklarının gelişmesinden mutlu olan Kürtleri kim temsil ediyor?
İlanda üstü kapalı olarak ifade edilen “özerklik, federatif yapı” gibi talepler gerçekleştiğinde bugünkü yerinden yurdundan, işinden gücünden olacak olanlar ne düşünüyor?
Onların Türkiye’den, kendilerine “Kürt aydını” diyenlerden ve “Türkiyeli Kürtleri temsil ettiğini iddia edenlerden” talepleri nelerdir; bunları kim biliyor?
“Kürt partisi”nin son seçimlerde aldığı oylara bakacak olursak böyle bir temsile yetkili olmadığını da söyleyebiliriz.
Oy oranları ortada
Türkiye’nin yüzde 20 – 25’inin Kürt olduğu söyleniyor ama “Kürt partisi”nin oyları da ittifaklara rağmen yüzde beş civarında!
Türkiye’de eşit vatandaşlar olarak yaşamaktan mutlu olan Kürtler toplanıp bir ilanla düşüncelerini duyurmak isteseler, acaba neler derlerdi?
