MİLLİYET

Yeterince üniformamız yok mu?..

 Babamın çok eski bir fotoğrafı var.. 1930’ların ilk yarısında çekilmiş olmalı.
Ankara’daki Yapı Enstitüsü’nün öğrencisi olduğu yıllarda arkadaşlarıyla birlikte çektirdiği bir fotoğraf bu..

Öğrencilerin tümü gri takım elbiseler giymiş. Siyah kravatlar takılmış.. Başlarında da subayların kullandığına benzeyen gri bir şapka var..
O yıllarda bütün öğrencilerin takmak zorunda oldukları bir aksesuvar bu..
Benim orta okulda okuduğum yıllarda bu zorunluluk kalkmıştı. Ama tek tük de olsa bu şapkaları kullananların olduğunu hatırlıyorum.
Denizli Lisesi’nin karşısında top, eşofman, forma gibi öğrencilerin kullandığı malzemelerin satıldığı küçük bir dükkânda aynı şapkaların lacivert olanlarından vardı.
Bazı “Sanat Okulu” öğrencileri, nedendir bilmem, zorunluluk olmamasına rağmen bu şapkalardan alır ve kullanırlardı..
Biz Türklerin üniformaya olan aşırı düşkünlüğümüzden, merakımızdan kaynaklanan bir şey olsa gerek..
Ulusal yiyecek simit
Bugün Milliyet’te Mehmet Demirkaya’nın ilginç bir haberi var.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş başkanlığında toplanan Turizmi Geliştirme Platformu’nun kararlarının anlatıldığı haberi okurken geldi aklıma bu eski fotoğraf..
Toplantıda bir dizi ilginç ve yerinde karar alınmış. İstanbul turizmini geliştirecek, İstanbul’u canlı bir turizm merkezi yapacak girişimlerin bir parçası bunlar..
Haberde dikkatimi en çok çeken şey simitçi ve piyangocular için tek tip bir giysinin tasarlanması için Cemil İpekçi ile görüşülmesi kararı oldu.
Simit, “ulusal bir yiyecek” olarak İstanbul sokaklarının ayrılmaz bir parçası..
Satıldığı yerlerin temiz olması, açıkta satılmaması, satıcıların kişisel temizliklerine dikkat etmeleri ve simiti mümkün olduğunca “el değmeden” tüketiciye ulaştırmalarının gerekliliğine de kuşku yok.
Ancak simitçileri “tek tip kıyafet” içine sokma fikrini yadırgıyorum.
Tümüyle kente ait ve sivil yaşamımızın önemli bir parçasını oluşturan simitçileri bir “üniforma” içine sokma düşüncesinin altında da sanıyorum yine “asker millet olma” geleneğimiz var.
Şu anda başlarındaki “şapkayla” zaten biraz “para militer” bir görüntü oluşturan seyyar piyango bayilerini tek tip bir giysi içine sokma düşüncesi de bunun bir uzantısı elbette..
Yeter ki temiz olsunlar
Oysa “temizlik” her şeyden önce kişinin kendisi ile ilgili bir durum.
Giydiğiniz giysinin nasıl olduğu, kaç paraya alındığı ile pek ilgisi olmayan bir şey.
Eğer temizlik alışkanlığınız yoksa, hijyen anlayışınız genel geçerli anlayıştan farklıysa tek tip giysiler içine de girseniz “pisliğinizden” kurtulmuş olmazsınız.
Bu nedenle simitçileri tek tip giyinmeye zorlamak yerine, ciddi bir eğitimden geçirmek belki de daha çok sonuç alacak bir tutum olurdu..
Çünkü sonuç olarak bu karar, “turizmi geliştirmek için” uygulanacak.
Sınırlarımızdan içeriye girdikleri andan itibaren dünyanın başka hiçbir yerinde görülmeyecek kadar çok üniformalı kişiyle karşılaşan turistlere de bunun çok cazip gelmeyeceğini düşünüyorum.
Hatta kafalarındaki “asker gölgesindeki Türk demokrasisi” imajını pekiştirecek, bütün sivil yaşamı devletin denetimindeymiş gibi gösterecek, “polis devleti” düşünceleri uyandıracak bir uygulama bu..
Bırakalım simitçiler bildikleri gibi giyinsinler.. Yeter ki simitlerini sattıkları tezgâhlar temiz olsun, camekânlı olsun, kendileri temiz olsun.