MİLLİYET

'En büyük!' Türk buluşu: Kalem aşısı

 Önce bir hekim arkadaşımın anlattığı bir öyküyü size aktarmak istiyorum.
Körfez Savaşı’nın ardından bölgede kullanılan silahların halk sağlığını nasıl etkilediğini araştırmaya Araştırmayı bir sivil toplum kuruluşu olan ve çalışmalarıyla Nobel Ödülü de alan Sınır Tanımayan yönelik bir çalışma yapılmış.

Doktorlar (MSF) isimli Belçika merkezli bir “dernek” yürütmüş.
Araştırma çerçevesinde bir grup yabancı hekim ile birlikte yine bu kuruluşa üye bir Türk hekim Güneydoğu Anadolu’da savaş bölgesine yakın bazı kentlerde de incelemelerde bulunmuş.
Çeviri hatası sandılar
Heyet, sınıra yakın köylerden birinde bir sağlık ocağına gitmiş.
Sağlık ocağında görevli hekim, halk sağlığı alanında ne tür çalışmalar içinde olduklarını anlatmış. Heyete çocuklara yönelik aşı programlarının kayıtlarını göstermiş.
Dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde bile eşine ender rastlanabilecek mükemmellikteymiş kayıtların gösterdiği sonuçlar.
Heyete başkanlık eden bir Alman doktor bu başarının nasıl sağlanabildiğini sormuş.
Görevli Türk doktor “kalem aşısıyla” diye yanıtlamış.
Heyete çevirmenlik yapan hekim arkadaşım daha önce hiç duymadığı bu aşı türünü çevirmekte zorlanmış.
Görevli doktordan biraz daha açıklayıcı bilgi istemiş: “Bu kalem aşısı nasıl bir şey? Karma aşı gibi mi yapılıyor? Hangi yaş gruplarına, ne sıklıkta yapılıyor?” gibi sorular..
Sağlık ocağında görevli doktor gülmüş..
“Her sene sonunda Vali Bey, Sağlık Müdürü’ne emir verir, biz de elimizdeki kayıtları istenen düzeye getirecek şekilde düzeltiriz.. Kalem aşısı dediğim şey budur, kalemle yapılan bir düzeltme yani!..”
Heyetteki yabancı doktorların hayretler içinde kaldıklarını ve uzun süre bunu bir çeviri hatası olarak algıladıklarını anlatıyordu arkadaşım..
‘Emir kanun dinlemez’
Yabancılar için hayret verici bir öykü olabilir ama burada işlerin özellikle kamu kesiminde nasıl yürüdüğünü bilen bizler için çok da şaşırtıcı değil doktorun verdiği yanıt..
Çünkü bizde “emir, demiri keser” diye bir söz var ve bu kamu yönetiminin her aşamasında geçerli bir kural..
Yasalarımız her ne kadar “Kanuna aykırı emir uygulanmaz” diye yazsa da bu kanun maddesini hatırlatmaya kalkışacak kamu görevlilerinin başına nelerin gelebileceğini bizler çok iyi biliyoruz.
“Hızlandırılmış tren” faciası da bir bakıma bu geleneğin bir devamı sayılabilir..
Mevcut hatları kullanarak trenleri hızlandırma fikri Ulaştırma Bakanı ve TCDD Genel Müdürü’nün aklına düştüğünde de büyük olasılıkla böyle bir süreç yaşanmış olmalı..
Hatların, lokomotiflerin, vagonların ve makinistlerin eğitim durumlarını bilen TCDD’nin deneyimli mensuplarının itirazları bu nedenle dinlenmemiştir, buna eminim…
Bu ‘tiyatro’ unutulmaz
Dün TBMM’de bu konuyla ilgili olarak sahneye konan “gensoru tiyatrosu”nu izledik..
AKP grubu “bizden olanı savunmamız gerekir” zihniyetinden bir kez daha kendini kurtaramadı ve Bakan’ın bu olaydaki sorumluluğunu verdikleri oylarla kendi üzerine aldı..
Bunun ne tür siyasi sonuçlar doğuracağını da önümüzdeki seçimlerde göreceğiz.
Başında hareket memuru şapkası, elinde feneriyle Recep Tayyip Erdoğan’ın gazetecilere verdiği pozları, Ulaştırma Bakanı ve TCDD Genel Müdürü’nün “Kimsenin akıl edemediğini yaptık” böbürlenmelerini bu halkın kolayca unutacağını zannedenler fena halde yanılıyorlar!