RADİKAL

Ben de çok üzüldüm

 Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Radikal’in “Türkiye sizinle rezil oluyor” ve “Bu ne yaman çelişki Baba?” manşetlerini okuyunca üzülmüş. Üzüntülerini ve açıklamasını basın müşavirliği aracılığıyla bize gönderdi, dünkü Radikal’de siz de okudunuz.

Hemen belirtmeliyim ki ben de çok üzüldüm. Ama benim üzüntü sebeplerim ile Cumhurbaşkanı’nın üzülme sebepleri aynı değil.

Önce bir konuya açıklık getirmeliyim: Cumhurbaşkanı Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu, Eşber Yağmurdereli’nin yasalara göre yargılanıp mahkûm edildiğini, kuvvetler ayrılığı prensibi nedeniyle bundan kendisinin sorumlu tutulamayacağını açıklıyordu. 0, önüne af konusu gelirse, bunun gereğini yapacaktı ve bu nedenle de eleştirilemezdi.

Radikal’in manşeti (Türkiye sizinle rezil oluyor) doğrudan doğruya Eşber Yağmurdereli’nin neden hapse atıldığına ilişkin değildi. Daha genel olarak düşüncenin Türkiye’de suç sayılması ile ilgiliydi ve devletin bir kanadının Yağmurdereli’yi içeri tıkmak için çırpınırken, diğer kanadının bu rezaleti engellemeye çalışmasındaki çelişkiyi vurguluyordu. (Bu ne yaman çelişki Baba?)

Süleyman Demirel Başbakan olduğunda ben 9 yaşındaydım ve babam bu işe çok sevinmişti. Neden olduğunu bilmesem de babam sevindiği için ben de sevinmiştim. Şimdi ben 41 yaşındayım ve Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı. 12 Eylül dönemi dışarıda bırakılacak olursa Süleyman Demirel’in Türkiye’nin üzerindeki çağdışı düşünce düşmanlığı lekesini silecek hem zamanı vardı, hem de bunu Meclis’te gerçekleştirmesine yetecek çoğunluğu vardı. (12 Mart’ı bilerek yazmadım, çünkü Süleyman Demirel’in partisinin o dönemde Anayasa değişiklikleri ve Cumhurbaşkanı seçimi dahil istediği birçok şeyi nasıl yapabildiğini hatırlayacak yaştayım.)

İnsanların zaman içinde değişebileceklerine, eskiden inanmadıkları fikirleri bugün savunuyor olabileceklerine (ya da tersine) elbette inanıyorum. Zaten Radikal’in manşeti de bugünkü durumu değil, tarihi bir süreci eleştiriyordu.

Eleştirdiğimiz bugünkü Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel değil, elinde imkânları olduğu dönemde düşünce özgürlüğü ile ilgili yeterli adımları atmayan Başbakan ve ana muhalefet lideri Süleyman Demirel ve diğer parti liderleriydi.

Biz başından beri hep aynı şeyi söylüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak Batılı medeni ülke vatandaşları hangi haklara sahipse bizler de onu istiyoruz: Ne daha azını, ne daha fazlasını.

Türkiye’nin düşünceleri nedeniyle insanların suçlu duruma düşebilecekleri bir Ortadoğu diktatörlüğü değil, Batılı anlamıyla demokratik bir hukuk devleti olmasını talep ediyoruz.

Bizim üzüntümüzün sebebi de işte budur. Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş demokratik hukuk devleti haline bir türlü gelememiş olması. Bunun sorumlusu olarak gördüğümüz eylemleri ve kişileri de elbette teşhir etmeye devam edeceğiz.