Tansu Çiller, DYP’nin kuruluş yıldönümünde askeri yönetim tarafından idam edilen Adnan Menderes ve arkadaşlarını hatırlatarak “Bu parti demokrasi için ne şehitler verdi, gerekirse yine veririz” dedi.
Adnan Menderes ve arkadaşlarının idama mahkûm edilmeleriyle sonuçlanan Yassıada duruşmalarının hukuk adına ne kadar utanç verici olduğunu herkes kabul ediyor. Ben de askeri bir yönetimin güdümü altında çalışan olağanüstü bir mahkemenin verdiği kararın hukuken sakat ve haksız olduğu görüşüne katılıyorum.
Ama iş “demokrasi şehitliği” konusuna gelince Çiller’e katılmadığımı belirtmek istiyorum.
Ölenlerin ardından konuşmak doğru bulunmuyor ama bir insanın “demokrasi şehidi” sayılabilmesi için demokrasi yolunda hayatını kaybetmesi gerektiğine inanıyorum.
Unutulmamalı ki, muhalif basını susturmak için özel hâkim atamalarıyla oluşturulmuş, kendisini yargılayana benzeyen bir tür olağanüstü mahkemeleri de oluşturan Menderes’ten başkası değildi. Hukuka ve demokrasiye aykırı ‘Tahkikat Komisyonları’ yaratan, basınıyla, siyasetçisiyle, sendikacısıyla bütün bir muhalefeti gerektiğinde zor kullanarak susturmaya çalışan da DP yönetiminin ta kendisiydi.
Menderes elinde imkân olsaydı başkaları için rahatlıkla kurdurabileceği bir mahkemede yargılandı. O gerçekten demokrat olmayı başarabilseydi ne 27 Mayıs’la karşılaşacaktık ne de onun kan kardeşleri 12 Mart ve 12 Eylül olacaktı.
Bugünkü Türk demokrasisinin en temel sorunu da zaten merkez sağ hareketin tarihsel kökenlerinde yatıyor. Menderes gerçek bir demokrat değildi, onun izleyicisi olmakla övünen merkez sağ hareket de Demirel’iyle, Yılmaz’ıyla, Çiller’iyle demokrat olmayı başaramadı.
Onlar gerçek demokrat olabilselerdi “Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz” sözünü de duymayacaktık, Türkiye’yi kana boğan Milliyetçi Cepheler de kurulamayacaktı. Devlet içinde hukuk dışı çeteler kurulmayacak, Susurluk gibi demokrat olmanın turnusol kağıdı sayılabilecek soruşturmalar hasır altı edilmeyecekti.
Dün de Erbakan’ın söylediği “son yıllarda suç işleyen teröristlerin sadece yüzde ikisi İslamcı” sözleriyle, Demirel’in bir katiller sürüsünü korumak için başbakanlığı döneminde söylediği sözler arasında ne fark var?
Demokrat olmanın şartları duruma ve kişiye göre değişkenlik göstermiyor. Eğer demokratsanız her şart altında başka siyasi görüşlerin de ifade edilmesine tahammül etmeniz gerek. Eğer demokratsanız başka siyasi görüşlerin de iktidara gelme hakkı bulunduğunu teslim etmeniz gerek. Eğer demokratsanız azınlıkta kalan siyasi görüş sahiplerinin çoğunluk karşısında ezilmesine karşı çıkmanız gerek. Eğer demokratsanız yazdıklarını beğenmediğiniz gazeteleri ve gazetecileri ‘meczup’lara hedef göstermemeli, sansür yasaları hazırlamamalısınız.
Bunları yapmıyor, demokrasiyi yalnızca iktidara gelene kadar ihtiyaç duyduğunuz bir şey olarak algılıyorsanız siz demokrat sayılmazsınız.
Bugün yaşadığımız siyasi krizin sorumlusu bir türlü demokrat olmayı başaramayan merkez sağ harekettir. Sorun Yılmaz’ın güvenoyu alması, Refah’ın iktidara yeniden gelip gelmemesi değil, askeriyle, politikacısıyla neredeyse bütün bir toplumun demokrasiyi içine sindirememiş olmasıdır.
