Emlakbank’ın özelleştirilmesi ile ilgili işlemlerin hızlandırılması kararının Türkiye’de ‘mafya-siyasetçi-işadamı’ ilişkilerinin tartışıldığı günlere denk gelmesi bir tesadüf olmamalı.
Türkiye’yi sarsan büyük olayların ardında kamu kaynaklarının yağmalanması sırasında ortaya çıkan ‘tartışmaların’ olması da bir tesadüf değil.
Devlet, bankaları ve KİT’leri aracılığıyla ekonomideki ağırlığını koruduğu sürece de bu ‘tartışmalar’ hep olacak.
Türkiye’de bazı siyasetçilerin, işadamlarının ve mafyanın oluşturduğu çeteler, finansmanlarını büyük ölçüde kamu bankalarının ‘silahsız soygunu’ sayesinde gerçekleştiriyorlar.
Bu nedenle özelleştirme Türkiye için sadece ekonomik zorunluluklardan değil, aynı zamanda ‘temiz toplum’ isteklerine yanıt verme açısından da gerekli.
Siyasetçilerin elinden, kolaylıkla ulaşabilecekleri, sözlerini geçirebilecekleri kamu bankaları alındığı zaman, Türkiye’de büyük çaplı yolsuzlukların da önünü kesmek mümkün olabilecek.
Bunu söylerken elbette ‘Temiz Toplum’ mücadelesinin bir tek özelleştirilme ile hedefine ulaşabileceğini savunmuyorum.
Ama özelleştirme, çeteleşmenin siyasi ayağının finansman kaynaklarını büyük ölçüde kurutacak sonuçlar yaratacak.
Bir telefonu kaldıran güç sahibi siyasetçi, karşısında eskisi gibi kendisine bağlı bir emir kulu bulamayacak. Bir işaretiyle kamunun milyonlarca dolarını, başka ceplere aktaramayacak.
Bu açıdan kamu bankalarının özelleştirilmesi gerçekten büyük önem taşıyor.
Ancak bunun yalnızca Emlakbank ile sınırlı kalmaması da gerek.
Devlet, Ziraat Bankası, Halk Bank, Vakıflar Bankası gibi bankaları aracılığıyla da önemli kaynakları kontrol ediyor. Onun için özelleştirme tüm kamu bankalarını kapsayacak bir plan çerçevesinde yürütülmeli.
Devletin bu bankalar aracılığıyla yürüttüğü ‘sosyal amaçlı’ politikalarla ulaşılmak istenen hedeflere ulaşılmasını sağlayacak başka yöntemler kolayca bulunabilir.
1982’den bu yana iktidara gelen bütün hükümetlerin programında özelleştirme özel bir yer taşıyor. Yalnızca hükümet programlarında değil, siyasi partilerimizin büyük çoğunluğunun programlarında da özelleştirme, değişik çerçeveler içinde de olsa yer alıyor.
Ancak bütün bunlara rağmen bu konuda doğru dürüst bir adım atılamamış olmasının bir tek nedeni var: Siyasetçiler, iktidara geldikleri zaman ellerine geçirdikleri bu büyük ekonomik gücü kullanmaktan vazgeçemiyorlar.
Hükümetin Emlakbank’ı özelleştirme sürecini hızlandırma kararı bu açıdan da önem taşıyor.
Mesut Yılmaz başkanlığındaki koalisyon hükümeti, isterseniz buna tesadüf deyin, başka hükümetlerin eline geçmeyen bir fırsatı ve rüzgârı yakalamış bulunuyor.
Türkiye tarihinde mafya ve kirli siyaset ile nihai bir hesaplaşmaya hiç bu kadar yaklaşmamıştı.
Umarım bu fırsat mafyanın, sahtekâr işadamının ve çıkarcı siyasetçinin istekleri doğrultusunda sulandırılıp,
yolundan saptırılmaz.
