Öyküyü ilk kez Haluk Şahin’den dinlemiştim. Daha sonra Haluk Hoca gazete yazılarını topladığı bir kitabına da aynı ismi vermişti.
Öykünün kahramanı Hitler’den kaçarak Türkiye’ye gelen yabancı öğretim üyelerinden bir tanesiydi. O yıllarda hoca sıkıntısı çeken üniversitelerimiz Hitler faşizminden kaçan bilim adamlarına kapılarını açmışlar, lojman vermişler dolgun maaşlarla istihdam etmişlerdi.
Bir bölümü dünya çapında bilim adamı olan bu hocalar da ellerinden geleni yapmışlar, genç bir neslin yetişmesine büyük katkıda bulunmuşlardı.
Bunlardan bir kısmı savaştan sonra tekrar vatanlarına dönmüştü. İçlerinden bir tanesi de çok sevdiği Türkiye’de kalmak istemiş, Türk vatandaşlığına geçmişti. Bunu yaparken kendisini bekleyenlerden elbette habersizdi. Vatandaşlığa geçtikten sonra maaşı azalmış, oturduğu lojmandan çıkartılmıştı.
Bunun sebebini sorduğunda ise aldığı cevap yazımın başlığındaki sözlerdi: Türk olmak kolay değil beyim!
Son günlerde Türk olmanın ne kadar güç bir iş olduğunu kendi günlük hayatımda sık sık yaşıyorum.
Belediyenin milyarlarca lira harcayıp bir tür Çin Seddi’ne dönüştürdüğü bir kaldırımdan yaya geçidine inmeye çalışırken biz Türkler için oluşturulmuş özel bir tuzağa düştüm. Nasıl olduysa olmuş, kaldırım ile yolun asfaltı arasında 10 – 15 santimlik bir açık kalmıştı. Zavallı sol ayağımın dış yan bağlarını bu yüzden kopardım. Alçıdaki ayağımı bir hafta kıpırdatmadan oturdum. On gündür de bu tür sakatlıklar için geliştirilmiş bir ortopedik alet takıyorum ve topallayarak zor yürüyorum.
Ayağıma bu aleti takmak üzere evime kadar gelen ortopedik gereçler satan şirketin yetkilisinin söylediğine göre son aylarda benim durumumda olanların sayısında büyük bir artış varmış. Adının ne olduğunu bir türlü öğrenemediğim bu gereçten günde on taneden fazla satılıyormuş. Öyle görünüyor ki belediyeler duvar şeklinde kaldırım yapma yarışını sürdürdükleri sürece bu sayı giderek artacak.
Benden söylemesi ‘watch your step’!
Ben ayağımın ağrısıyla baş etmeye çalışırken Amasya’da verilen bir mahkeme kararı halime şükretmemi sağladı.
Bugünkü Radikal’in manşetinde de okuyacağınız habere göre tek suçları YÖK’ü protesto etmek olan ve yaşları 20 – 25 arasında olan 15 genç dörder yıl hapis cezasına çarptırılmışlar. Bu da yetmemiş, dünyanın bütün demokratik ülkelerindeki yaşıtlarının hep yapageldikleri bir eylem nedeniyle okullarından da atılmışlar.
20 yaşlarında olup da bir protesto eylemine bile katılamayan bir üniversiteli gencin nasıl bir yaratık olabileceğine ilişkin tartışmaları daha sonraya bırakıyorum.
Türk olmanın hiç de zannedildiği kadar zor olmadığını göreceğimiz günler bakalım ne zaman gelecek?