RADİKAL

Para el değiştirirken

 Birinci Dünya Savaşı bittiğinde Amerika’nın en zengin adamı John D. Rockefeller’dı. 13 milyar dolarlık servet petrol işinden kazanılmıştı. Yine petrol işiyle uğraşan bir başka Rockefeller (George) da Amerika’nın en zengin on kişisinden biriydi ve serveti 2 milyar dolar dolaylarındaydı.

0 yıllarda para sanayiden kazanılıyordu. İlk on zengin içinde iki çelik üreticisi, bir otomobil üreticisi, bir gıda sanayicisi, üç petrolcü, bir demiryolcu ve bir bankacı vardı. Listedeki tek mirasyedi ise 1 milyar dolarlık ‘mütevazı’ servetiyle Edward Green’di.

Newsweek Dergisi’nin son sayısında yayımlanan “1997’nin en zengin on adamı” listesinde ise hiç sanayici yok.

Listenin en başında 37 milyar dolarlık servetiyle bilgisayar programları üretip satan Bill Gates var. İlk on içinde Gates dışında iki bilgisayarcı daha bulunuyor. İlk on içinde iki medya patronu, bir yatırımcı, bir perakendeci, bir kedi köpek maması üreticisi, bir hububat tüccarı ve bir mirasyedi var.

İki listenin yan yana okunması dünyanın birinci büyük savaştan günümüze ne kadar değiştiğini de ortaya koyuyor.

Artık para eden şey sınai üretim değil, bilginin edinilmesi ve kullanılmasına yönelik faaliyetler. İlk ondan beşinin bilgisayarcı ve medya patronu olması, altıncısının da yine ‘biIgi’ye dayalı bir yatırımcının olması değişen çağın en önemli göstergesi.

Dünyanın bütün çehresi değişirken Türkiye’nin hâlâ daha en önemli eğitim sorunlarını bile çözemiyor olması, 20. yüzyıldan sonra 21. yüzyılı da kaybetme fikrine kendimizi hazırlamamızı gerektiriyor.

Türkiye’nin temel eğitim sorunu ‘İmam hatip’ tartışmalarına indirgenmişken, ortaöğretimde kalite düşüklüğü sorunu yaşanırken, üniversiteler üniversal eğitimden giderek uzaklaşıp birer ‘yüksek liseye’ dönüşürken iyimser olmamız için hiçbir nedenimiz olmadığını düşünüyorum.

Sabancı Üniversitesi’nin kuruluş töreninde dağıtılan bir broşür gelecek yüzyılın nasıl bir insan tipi beklediğini çok güzel tanımlıyor: “Öğrenmeyi öğrenebilen, özgün bilgi ve teknoloji yaratabilen, toplumsal etkilerini kavrayabilen bir insan…”

Tartışmamız gereken de bu yüzden 8 yıl, 9 yıl sorunu değil; bu insan tipini yaratacak bir eğitim sistemini nasıl oluşturabileceğimizdir.

Teşekkür
Birkaç gün öncesine kadar insanların kendi acılarını tek başlarına yaşayabileceklerine inanırdım.
Acıların paylaşılmayacağım düşünürdüm. Babam bu dünyadan ayrılırken bana son bir ders daha verdi ve bunun böyle olmadığını gösterdi. Babamın ölümü nedeniyle, ailemle birlikte acımızı paylaşmaya çalışan yakın dostları, arkadaşlarımı, böyle günlerde aranmanın bile ne kadar önemli olduğunu gösterenleri hiç unutmayacağım. Onların desteklerini hemen yanı başımda hissetmeseydim, hayatımın en önemli varlıklarından birisini kaybetmenin yükünü büyük bir ihtimalle taşıyamazdım.

Herkese teşekkür borçluyum.