Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Kazancakis, Aleksi Zorba’nın ağzından şöyle yazmıştı: “Her insanın kendi deliliği vardır; bana da öyle geliyor ki, en büyük delilik, bir deliliğe sahip olmamaktır.”
“En büyük deli” olmadığım için, benim de kendime göre deliliklerim var.
Deliliklerimin başkalarına zarar veren cinsten olmadığını belirteyim.
Ve en az bunun kadar iyi bir durum da şu ki deliliklerimin bana da bir zararı dokunmuyor.
Epeydir, deliliklerimden biri de hiç bir plana ve programa bağlı kalmadan Ege’deki adaları gezmek.
Türk adaları ile Yunan adalarını.
Bu deliliğimi, Londra’da aylaklık ederken bir kitapçıda bulup, hemen satın aldığım bir kitaba borçluyum.
Yiannis Desypris’in bu kitabı “777 Greek Islands” adını taşıyor.
Bir tür turist rehberi ama gittiğim yerlerde rehbere bağlı kalmak gibi bir huyum da yoktur, hiç sevmem. Kendim arayıp, bulmaktan hoşlanırım.
Kitabı elime aldığımda, o tarihte Genel Yayın Yönetmeni olduğum Milliyet’ten yeni ayrılmıştım ve kendime “erken emeklilik planları” yapıyordum.
“777 ada” ibaresini görünce de “tamam” dedim, “her sene 7 ada gezsem 111 yıl geçer. O kadar yaşamama imkan olmadığına göre bir ucundan hemen başlamalıyım ki dünya gözüyle bütün Ege adalarını görebileyim.”
Elbette şu ana kadar kaç ada gezdiğimi saymadım, sayının sonlara yaklaşmasının bir tür “kötü kehanet” gibi başıma çökmesinden endişe ederim. Allah sıralı ölüm versin, sıram gelince giderim ama uzunca bir kuyrukta beklediğimi ümit etmek istiyorum.
Benim adaları gezme ile ilgili olarak uyduğum iki temel kural var:
Birincisi, eğer Türkiye’ye yakın adalar söz konusuysa, arkadaş teknesi ya da adalar ile Anadolu anakarası arasında taşımacılık yapan feribotları ya da hızlı tekneleri tercih ediyorum.
Uzak adalara gideceksem, Atina’ya uçuyorum, Pire limanından neredeyse her adaya gemi kalkıyor, ilk gemi daha önce gitmediğim nereye gidiyorsa ona biniyorum.
Seyahat planım bundan ibaret.
Ondan sonra herşey akışına kalıyor. Adaya inince bir otel buluyorum, çok kolayca bulunuyor. Bir otomobil, bir motosiklet ya da bir küçük tekne kiralıyorum. Ne kaç gün kalacağımı düşünüyorum, ne de daha sonra hangi adaya gideceğimi.
Yanınızda yeteri kadar kitap da varsa tamamdır.
Unutmamanız gereken şey şu:
Ege’deki Yunan adaları, kendi aralarında gruplara ayrılmıştır. Her grubun bir “baş adası” vardır, il merkezi ve ona bağlı ilçeler gibi düşünün.
Adalar arasında toplu ulaşım küçük – büyük gemilerle sağlanır ve her ada grubu içinde dolaşabilirsiniz. Eğer başka bir gruptaki adaya gitmek isterseniz Atina’ya dönmeniz gerekebilir, ya da bir kaç aktarma yapmanız! Bazı adalar arasında yer değiştirmek için de Yunan anakarasında bir limana geçmeniz gerekebilir.
Onun için gözünüze bir ada grubu kestirin ve bir gezinizi o gruba ayırın derim.
Ada grupları “Dodekanese – 12 Adalar”, “Cyclades –  Tavşan Adaları”, “Argosaronic – Anabolu Körfezi”, “Euboea Sporades – Eğriboz ve Şeytan Adaları”, Kuzey Doğu Adaları – Boğazönü Adaları” (Bunlardan Gökçeada, Bozcaada, ve Tavşan adaları Türkiye’ye ait), “Ion Denizi adaları – Yedi Adalar” ve Girit ile çevresindeki küçük adalardan oluşuyor.
Tırnak içinde yazdığım isimlerin birincileri bugünkü Yunan isimleri. İkinciler ise Ege ve Ion denizinde Osmanlı hakimiyetinin bulunduğu dönemlerdeki Türkçe isimleridir. Artık bunları kimse hatırlamıyor, bu bilgi bir işe de yaramaz ama bakarsınız birgün bir bulmacada karşınıza çıkar, mahçup olmazsınız.
Adalar arasında ulaşım son derece ucuz ve hızlıdır. Bazı adalara günde bir sefer vardır, bazı büyük ve turistik adalara birden çok tekne bulabilirsiniz.
Unutmamanız gereken şey kredi kartınıza güvenmemektir. Bazı yerlerde kart geçmez, nakit ödemek gerekir.
Türk – Yunan meselelerine ise hiç girmeyin derim, halkın çoğunluğu zaten bu konularla ilgili değildir. Türklere özel bir düşmanlıkları da yoktur, endişe etmeyin.
Paros’ta plajdaki garson kız “daha önce hiç Türk görmemiştim” diyerek benimle fotoğraf çektirdi ve akşam ilk iş anneannesine göstereceğini söyledi.
“Neden” diye sormadım, vereceği yanıt hoş olmayabilir diye. Sadece “gördüğün gibi normal insanlara benziyoruz” demekle yetindim.
Ben şimdi sizlere bu ada gruplarının orjinal isimlerini bir yana bırakarak bir gruplama yapacağım.
“Gurbete dayanamam” adaları:
“Memleketten çok uzaklaşmayayım, hem harcadığım paranın bir bölümü de bizimkilere gitsin” diye düşünenlerdenseniz, size Dodekanes – 12 Adalar’ı önereceğim.
Bu tura çıkmak için yapılacak en iyi iş önce Bodrum’a gitmek. Bodrum’dan ve Turgutreis’ten Kos’a (İstanköy) günde karşılıklı beş – altı sefer var. 20 Euro civarında tek yön bileti alabilirsiniz. Ama bu arada fiyatlar değiştiyse, sorumluluk kabul etmiyorum, haberiniz olsun!
Kos limanına indiğiniz anda çevrenize otel ve pansiyon çığırtkanları çıkar. Korkmayın, birinin peşine takılın. Götürdüğü yeri beğenmek zorunda değilsiniz, beğenmedim derseniz beğenene kadar seçenek çok.
Kos, geceleri eğlencesi çok adalardan biridir. Eğer birayla sarhoş olup, yollara devrilen kuzey Avrupalı kızlara ve delikanlılara tahammül edebilirseniz, sabaha kadar gezebilirsiniz. Yemek için çok yer var, ama birinin öne çıktığını söyleyemem. Gözünüzün sevdiğine girin derim.
Kos’tan Kalimnos’a (Kilimli – Kelemez) geçebilirsiniz. Süngercilikle geçinen bu ada, eskiden Türk misafirlere hoş gözle bakmazdı, teknelerin halatlarını kestikleri bile vakiydi. Ama şimdi durum değişti, en muteber turist Türklerdir. Endişe etmeyin.
Kalimnos’ta görmeniz gereken doğa harikası yer Vatis’tir, yemeğinizi oradaki lokantalarda da yiyebilirsiniz.
Leros’a (İleryoz) geçerseniz, Panteli koyundaki küçük otellerde kalmanızı öneririm. Plaj harika. El Greco restaurantta Mario ve Dimitri’ye selam söylemeyi ihmal etmeyin. Psarapoula ve Zorbas da iyidir. Ama en uzak ara iyisi adanın Aya Marina bölgesindeki Mylos’tur, orada da Takis’i sorun, önceden yer ayırtmanız gerekir.
Platanos’ta kahve için, Aya Marina’da Haris’in pastanesine de mutlaka uğrayın.
Gece için bar muhabbeti de Aya Marina bölgesinde.
Bu adaların uzak ara en güzeli ise Türkçe adı Batnaz olan Patmos’tur. Adalarda kolayca bulamayacağınız bir “fine dining” lokanta var, Benetos. Ama unutmayın bu adada çok sayıda iyi lokanta var.
Adanın Hora adı verilen köyü, ilk yerleşim yeri ve kalesiyle, sokaklarıyla, manzarasıyla büyüleyici. Fatih’in fermanını görmek isteyenler de katedrali ziyaret etmeli.
Patmos Kartalı olarak bilinen Aziz Jon orada yaşadı ve Kutsal İncil’in yeni ayetlerinden oluşan final bölümünü orada “kutsal mağarada” yazdı.
Eğer 12 Adalar turuna Rodos’tan başlayacaksanız da Marmaris’e uzanmanızı öneririm, yolculuk oradan daha kısa çünkü. Ayrıca bu tura Rodos’tan başlarsanız sırayla bütün 12 Adaları dolaşacak gemi bağlantıları bulabilirsiniz.
Rodos gerçekten büyük bir ada ve hala yerleşik Türk nüfusu sayesinde hiç yabancılık çekmeyeceğiniz hatta kolayca Türkçe anlaşabileceğiniz bir ada. 12 Adaların merkezidir, işiniz düşerse Türk konsolosluğu da orada!
Rodos’ta Alexis’te yemenizi öneririm. Hem eski şehirde camiye doğru yürürken bir şubesi var, hem de yeni şehirde “fine dining” şubesi.
Rodos’a bir gün yetmez. En az iki gün geçirin derim. Zorba filminin çekildiği Anthony Quinn koyunu görmelisiniz, finaldeki sirtaki o kumsalda oynanıyordu. Eski kale, Süleyman Camisi ve diğer camiler, Rodos Şövalyelerinin sarayı, Lindos antik kalıntıları görülmeye değer.
Rodos’tan Symi’ye (Sömbeki) geçin. Tekne limana girerken bütün Yunan adaları içindeki en güzel köy manzarasına tanık olacaksınız, sakın o arada uyumayın.
Symi, Datça’nın hemen karşısı, domatesleri bile oradan alırlar. Türkler genellikle Manos’un yemeklerini ve eğlencesini severler ama sahildeki diğer lokantalar da iyidir. Manos’un oğlu lokantanın hemen ilerisinde bir de sanat galerisi açtı, ilginç bir sergiye rastlayabilirsiniz.
Buların dışında Kuşadası’ndan Samos’a (Sisam), Çeşme’den Khios’a (Sakız), Ayvalık’tan Lesbos’a (Midilli), Kaş’tan Meis’e (Kızıl Hisar) çok ucuza geçip, geri dönmek mümkün.
Hepsiyle ilgili bilgi de vermek isterdim ama ne yazık ki yerimiz çok dar!
“Türklerle karşılaşmayayım” adaları
Bu gerçekten en zor şeydir, artık her yerde Türklerle karşılaşabilirsiniz ama kaçak – kuçak işler peşindeyseniz ihtimali en aza indirecek Ion Denizi adalarıdır.
Bunun için Atina üzerinden Korfu’ya uçun.
Korfu, İskenderiye Dörtlüsü isimli dört ciltlik muazzam romanın yazarı Lawrence Durrel’in de hayatını geçirdiği bir ada. Heykelini bile dikmişler.
Korfu’ya da bir gün yetmez. Eski İtalyan kentlerini andırır, gezmeye doyamazsınız. Eski Yunan Kralı’nın yazlık sarayı da burada, içinde müze var, gezmenizi öneririm.
Plajlarda günlüğü “70 Euro + yaktığınız benzin” karşılığı kiralayabileceğiniz kıçtan takma 9 – 10 metrelik tekneler bulabilirsiniz. Eğer deniz tecrübeniz yoksa sakın ha! Ama kullanmayı biliyorsanız, adanın çevresindeki zümrüt koyları gezmenin en iyi yolu da bu, hem de karşınıza hiç Türk çıkmaz, sadece tekneyle gidilebilen koylardaki lokantalarda karşılaşacağınız sürprizleri saymıyorum.
Korfu’dan geçebileceğiniz en yakın ada Paxos ve onun yavrusu sayılabilecek Anti Paxos.
Gemiyle girerken sizi büyüleyecek bir kapalı doğal limanı var. Plajlar şahane. Sakin bir ada, gece sevgilinizin gözlerinin içine bakarak şiir okuyun, başka bir eğlence yok.
Yolun bundan sonrası çok zorlu.
Eğer Ion Denizi’ndeki diğer adaları da görmek isterseniz önce Paxos’tan anakaraya, Igoumenitsa kentine gemiyle geçmeniz gerekiyor. Oradan otobüs ile Lefkada’ya geçeceksiniz.
Karaya bir köprü ile bağlı büyük bir ada bu, oyalanmayın ve ilk tekneyle Kefalonya’ya geçin derim.
Kefalonya’ya üç gün ancak yeter. Kaptan Corelli’nin Mandolini filmini seyrettiyseniz, orada çekildi, ne demek istediğimi tahmin edebilirsiniz.
İnanılmaz güzellikte plajlar ve Melissani mağara gölü görülmeye değer. Tabiat harikadır, deniz kenarına takılıp kalmayın dağlardaki küçük köylere de uğrayın. Şehir merkezinde de akşam “oranın Lucca’ları” var!
Kefalonya’dan Zakinthos ya da Ithaki’ye gidebilirsiniz.
Birincisinde dünyanın en meşhur turizm posteri sayılabilecek “Gemi enkazı plajı” var, ikincisi ise bu adanın Kralı Odysseus efsanesi!
Atina’ya dönüşü Zakinthos ya da Kefalonya’dan uçak ile yapmanızı öneririm.
“Ben şık yer ararım arkadaş” adaları
Bunlar Atina’ya en lakın adalar. Atinalı zenginlerin çoğunun yazlıkları da bu adalarda ve onun için dükkanlar, oteller, lokantalar daha şık.
Atina’dan önce Hydra’ya (Çamlıca) hızlı katamaran ile geçin. Bir buçuk saat sonra oradasınız. Nick Cave’in, Leonard Kohen’in adası olarak da bilinir, yazları oradan çıkmazmış.
Adada ulaşım eşekler ya da deniz taksilerle sağlanır. Özel taksi tutarsanız 20 Euro’ya her yere götürürler, 2 Euro dolmuş olursa.
Her keseye göre otel ve pansiyon var. Gidince dönmek de istemeyebilirsiniz, uyarmış olayım.
Hydra’dan sonra Spetses’e (Suluca) yine hızlı katamaran ile geçin.
Bu ada Korfu’dan sonra görebileceğiniz en lüks adadır. Fiyatlar da ona göre tabii.
Lokantalar iyidir, plajlarda yemek ve servis mükemmeldir.
Egina adasına geçecek olursanız M. Ö. 490 yılına tarihlenen Aphaia tapınağını görmelisiniz.
“Mamma Mia” adaları
Abba’nın unutulmaz şarkılarından yapılan ve daha sonra filmi de çekilen Mamma Mia müzikalinin etkisi hala üzerinizdeyse, gideceğiniz yer Sporades ve Evoia (Şeytan Adaları ve Eğriboz) olmalı.
Atina üzerinden Skiathos’a uçmanızı öneririm. Gemiyle geçebilmeniz için Atina’dan Agios Konstantinos’a otobüsle gitmelisiniz, önermeyeceğim bir eziyet!
Skiathos ve Skopelos, bu ada grubunun iki incisidir.
Atalarımız neden bu ada grubuna Şeytan Adaları adını verdi, bilemiyorum.
Muazzam tabiatlarıyla insanı, şeytana uyduracağı için midir yoksa bizim bilemediğimiz başka bir durum mu var?
Bu adalar Mamma Mia filminde gördüğünüz kadar güzeldir, yeşildir ve bunu bizim kıyılarımızı düşününce üzülerek yazıyorum “el değmemiş gibi”dir.
Adaların merkezinde ucuz oteller bulabilirsiniz. Daha lüks ve pahalı olanlar merkezin dışındaki plajlara yakındır.
Kullanabiliyorsanız bu adaların çevresindeki muazzam koyları gezmek için kıçtan takma motorları olan küçük teknelerden kiralayın, günlük 80 Euro + yaktığınız benzine mal olur. Yoksa motosiklet kiralamak en iyi ve ucuz seçenektir.
Lokantalar meselesine gelince: Deniz ürünlerinden şaşmayın derim, neredeyse  hepsi aynı tazelikte ve fiyatlar her lokantada birbirine çok yakın.
Gittiğiniz bir lokantada yerel Skopelos – Skiathos yemekleri önerirlerse tebessüm edin ve “yok, ben balık yiyeceğim” diye yanıtlayın, böylece aç kalmazsınız.
————————–