Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bir derdim var artık, tutamam içimde!

Bir derdim var artık, tutamam içimde!

“Yaşa Reis, helal reis, en doğrusunu sen biliyorsun” diye onu gaza getirip, iktidardan gidişini hızlandıracağım

Bilmiyorum okuyucularda da aynı duygu oluşuyor mu?

Kızıma sordum, bana “istersen bir denize gir, serin su iyi gelecek” der gibi baktı, yanıt bile vermedi.

Mustafa’ya sordum, “bir kahve içeceğim, sana da söyleyeyim mi” dedi, soruyu duymazdan geldi.

İçinden çıkamadığım, yanıt bulamadığım sorunumu sizlerle paylaşmam bilmiyorum ne kadar doğru olur?

Aramızda kalacağına söz verirseniz anlatayım. Söz vermiyorsanız lütfen okumayı burada bırakın, alttaki yazıya geçin, hem o daha ciddi!

Sorunum şu: İdeolojik olarak uyuştuğum herhangi bir siyasi parti yok. Yakınlarında dolaşanı bile yok, o derece yani!

Fakat işim her gün “onu öyle yapmayın, bunu böyle demeyin, hayır bu yaptığınız yanlış, bunu yaparsanız zarar görürsünüz” gibi şeyler yazmak.

Oysa esasen bana ne? Bırak ne halleri varsa görsünler.

Ama öyle deyip de geçemiyorum. Sonunda “bütün yatırımım” bu ülkede, yani evim, arabam filan var! Gerçi Anadolu Sigorta sağlık sigortamı deve etti ama ne yapayım?

Mesela ben bu Recep Tayyip Erdoğan bey kardeşimize akla gelebilecek bütün uyarıları yaptım, taaa ilk günden beri.

“Bu Fetullahçılara dikkat et, pişman olursun” dedim, dinlemedi. Üzerine bir de ne istedilerse verdi. Sonuç malum.

“Bırak herkes bildiği gibi konuşsun, sana bundan zarar gelmez” dedim, ağzını açanın kafasına polis copu indi.

Gerçi artık copa da gerek duymuyorlar. Elleri ağrıyor zahir, plastik mermiye, biber gazına yükleniyorlar. Yahu size ne zararı var LGBTQIA+ bireylerin onur yürüyüşü yapmalarının?

“Devlet Bahçeli’ye uyma” dedim, uydu. “Tek adam hevesine kapılma” dedim, kapıldı.

“Diplomasiyi küçümseme” dedim, monşerlere verdi veriştirdi.

Geçen gün uykumdan kan ter içinde uyandım, gördüğüm rüyaya (kabus mu deseydim?) bakın: Recep Tayyip Erdoğan söylediklerimi bu kez aynen dinlemiş ve 2023’te tekrar seçilmiş!

Aslında ideolojik olarak kendisiyle ortak hiç bir noktam yok.

Onun için niye onu doğru yola çevirmeye çalışıyorum, gerçekten kendime de bunu açıklayamıyorum.

Yoksa artık ben de yandaşlar gibi mi olmalıyım?

“Yaşa Reis, helal reis, en doğrusunu sen biliyorsun” diye onu gaza getirip, iktidardan gidişini hızlandıracağım.

Bakarsınız bu işleri ondan daha iyi bildiğim için damadın biraderinin makamını da bana verirler, makam arabası zımba, maaş on numara!

AKP’nin geriye yuvarlanma süreci başladı

Sakıt Başbakan Ahmet Davutoğlu, parti kurma yolundaki en etkili çıkışını dün yaptı.

Okuduğu manifestonun AKP tabanında nasıl bir karşılık bulacağını yakında göreceğiz.

Bana sorarsa çok ümitli olmasın derim. Neden böyle düşündüğümü bir ara yazarım, siyasi gevezelik yapmadan koskoca yaz nasıl geçecek?

Şunu söylemek zorundayım ki Davutoğlu, bu konuşmayı çok gecikerek yaptı.

Neden bu kadar geciktiğini hepimiz biliyoruz.

Bu tür bütün siyasi hareketlere hakim olan “davaya zarar vermeyelim” düşüncesi buna yol açan.

Solda ya da sağda fark etmiyor: Bir yüce dava var ve yanlış gördüklerini açıkça söylersen davaya zarar vermiş kabul ediliyorsun, çoğunluk tarafından dışlanıyorsun vs.

Oysa davaya asıl zarar veren şey, böyle bir demokratik tartışma kültürünün olmamasıdır.

Parti disiplini dediğimiz şey, meşruiyetini parti içindeki demokratik ortamdan alır.

Parti içindeki tartışmalar serbestçe yapılmalıdır ki ortak akıl oluşsun, ondan sonra da ortak karara herkes uysun.

Siyasi partilerin gerçek gücü bundan ileri gelir.

AKP’nin geriye doğru yuvarlanma sürecinin hızlanmış olması da bu organizasyonun artık bir Erdoğan kulübü haline dönüşmüş olmasından kaynaklanıyor.

AKP’nin parti içi demokrasi sicilinin hiç de parlak olmadığını biliyoruz.

Seçilmiş başbakanı devirmeye, seçilmiş belediye başkanlarını azletmeye kadar varan bir tek adam yönetimi bu partiye hakim.

Davutoğlu, dün açıkladı ki 2016 yılında “ala Turka başkanlık sistemi” öngören Anayasa değişiklikleri Meclis’e geldiğinde Erdoğan’a gitmiş ve üç saat süreyle büyük bir yanlışlığın yapılmakta olduğunu anlatmış.

Eline bir de bu konuyla ilgili yazılı metin vermiş.

Davutoğlu’nun bundan sonra ne yaptığını daha doğrusu ne yapmadığını biliyoruz.

Kamuoyuna bununla ilgili bir açıklama yapmadı mesela.

Meclis’te söz alıp, Erdoğan’a üç saat anlattığının on dakikalık özetini bile  seslendirmedi.

Ve daha da kötüsü gidip o değişikliklere de oy verdi. Böyle olduğunu düşünmememiz için bir jest, mimik filan da göremedik.

İşte şimdi geldiğimiz noktada bunları söylemenin elbette siyasal anlamları vardır ama olan oldu, memleket de o üzerine titredikleri davaları da onarılması son derece zor darbeler aldı.

Kendisine karşı yapılan saray darbesine direnmek bir yana ağzını açıp tek söz bile söylememiş olması da kurmayı tasarladığı parti açısından bir başka handikaptır.

AKP için sıcak günler başlıyor.

Ali Babacan’ın kuracağı ileri sürülen partinin neye benzeyeceğini henüz bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim: 2023’ü görmek için Erdoğan’ın kendi ezberini bozması lazım.

Yoksa onu artık Devlet Bahçeli de kurtaramayacak.