Cennet vatanımızın geleneksel çatışma konularından biri nedense bu yıl erken zuhur etti. Bir bakıma “turfanda” da sayılabilir.
Arşivlere baktım, aslında daha en az bir haftası var. Yılbaşı kutlanmasına karşı olanlar bu yıl neden bu kadar erken azdılar, bilemiyorum.
Böyle bir konuda birinci olmak kimseye madalya kazandırmıyor tabii ama birincilik Rizeli kardeşlerimize gitti.
Alışveriş merkezinde yapılan yılbaşı süsünü “haç” zannedip ayaklandılar. Böylece milletimizin kafasına Hristiyanlığın sinsice yayılmak istendiği zehabına kapıldılar.
Alışveriş merkezinde hediye paketi kisvesi altında ışıklı bir haç yapıyorsun ve bir de bakıyorsun Rize’nin yarısı Pazar günleri istavroz çıkarmaya başlamış! Tuhaf bir durum yani.
Demek ki Rizeli bir kısım Müslüman bu oyunu fark etmemiş olsa, Rizelilerin diğer bir bölümünün dini elden gidecekmiş.
Rizeli kardeşlerimizin, hemşerilerinin bir bölümünün dini inançlarının bu kadar zayıf olduğunu düşünmeleri gerçekten merak uyandırıcı. Bir bildikleri vardır her halde!
Bunun hemen ardından Millî Eğitim Bakanlığı diş gösterdi: Okulda yılbaşı fikrinin çocukların kafasına sokulmasına karşı yöneticileri uyardı. “Sosyal etkinliklerde örf ve adetlere dikkat edin” dedi.
“Örf ve adetler” genel müdürü kim ve neyin buna girdiğine nasıl karar veriyor bilmiyorum ama Türklerin büyükçe bir bölümü için yıl başını kutlamak da artık bir toplumsal adet.
Toplumsal alışkanlıklar üzerinden bölücülük yapmak da belli ki memleketin Millî Eğitim Bakanlığı’na düşmüş.
Nitekim, nüfusunun bir bölümü Hristiyan T.C. vatandaşlarından oluşan Mardin’de okulların ortak whats app hesabına yollanan mesajda “tehdit” bile vardı: “Yılbaşı kutlayandan hesap sorarız.”
Mardin Cumhuriyet Başsavcısı elbette bu “uyarıdan” haberdar oldu ancak “halkın bir bölümünün inandığı dini değerleri alenen aşağılama ve tehdit” soruşturmasına gerek görmedi.
“Üniversite” olduğu adında yazılı olmasa kimsenin anlayamayacağı İstanbul Üniversitesi de bu yıl kutlama yapmayacakmış, çünkü Gazze’de olup bitenlere çok üzülmüşler.
Yıldız Teknik’te de öğrenciler, kurdukları yılbaşı ağacı yıkılmasın diye koruma nöbetine girmişler. “Öğrenci hareketinde” nereden nereye geldik diye düşünmeden edemedim.
Olaylar dizisi böylece sürüp gidiyor.
Bugün Cuma hutbesinde Diyanet’ten de bir çıkış bekliyorum.
Geleneksel olarak “yıl başı kutlamalarına karşı hutbeyi” yılın son cuması irat ederler ama dedim ya bu yıl erken başladılar.
Din ticareti yapmak, gerçek dindar olmaktan daha kolay çünkü.
——————————
Sorun cezanın hafifliği değil
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, hakem Halil Umut Meler’e yapılan saldırı ile ilgili olarak Sporda Şiddet ve Düzensizliği Önlenmesi kanununda yeniden bir değerlendirme ihtiyacının ortaya çıktığını söyledi.
“Bu ihtiyaçlar doğrultusunda da biz taslak çalışmamızı gerçekleştireceğiz” dedi.
Buradan anlıyoruz ki Bakan kanundaki cezaların yetersizliği ile ilgili olarak daha önce açıkladığı görüşlerini bir yasa taslağı haline getirecek.
Gerçi Başkanlık sisteminde kanunlar artık TBMM’de hazırlanacaktı ama bunu çoktan unuttuk.
Olayın ardından da yazmıştım, sorun kanunda belirtilen cezaların azlığı filan değil.
Sorun, bu kanunu uygulamakla sorumlu olanların bu sorumluluklarını yerine getirmiyor olmaları.
Bu gönülsüzlüğün nedeni de siyasi hesaplardan başka bir şey değil.
Çünkü futbol ile siyaset Türkiye’de kucak kucağa. Parti liderlerinin mitinglerde o illerin futbol kulüplerinin kaşkolleri ile kürsüye çıkmalarının nedeni de bu.
Aslına bakarsanız kanunu değiştirmeden, sadece Futbol Disiplin Talimatını değiştirmek bile yeterli olurdu.
Ancak bu konuda da aynı sorun var: Siyasi nedenlerle talimatın gereklerini yerine getirmek konusundaki gönülsüzlük!
Mevcut durumda Ankaragücü bu işten çok da zararlı çıkmayacak.
Savcılığın yürüttüğü ceza soruşturmasını bir kenara bırakıyorum.
Federasyon’un ceza kuruluna sevk ettiği Ankaragücü yöneticileri para cezası ve “hak mahrumiyeti” cezaları alacaklar.
Taraftarlar olaya doğrudan karışmadığı için sahası kapatılmayacak, seyircisiz oynama cezası filan da verilmeyecek.
Yüksek bir para cezası geleceğini tahmin edebiliriz, ama bu ceza, olayın tekrarını önlemeye yetmez.
Bu tür müdahalelerin karşılığı eylemin şiddetine göre puan silmekten küme düşürmeye kadar varan bir ceza olmalı ki kulüp yöneticileri sahaya inmeden ya da hakem hakkında ileri geri konuşmadan önce iki kere düşünsünler.
———————————
