Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun başkanı, üyeleri, başkan yardımcısı, müşaviri, daire başkanı, müdür, murakıp ve yardımcıları, uzman ve yardımcıları unvanını taşıyan personele her ay 60 bin ek gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı kadar ek tazminat ödenecek.
Böyle yazınca kaç lira olduğu anlaşılmıyor, farklı kaynaklarda bu ek tazminatın 30 ile 45 bin lira arasında olabileceği belirtiliyor.
Konuyla ilgili düzenleme son torba yasanın içine atılıverdi ve doğal olarak iktidar partilerinin milletvekilleri arasında bile şaşkınlıkla karşılandı.
Bu “şaşkın” milletvekilleri komisyonda bu madde görüşülürken nerelerdeydi, bunu bilmiyorum.
Kopan bunca gürültüden sonra TBMM Genel Kurulu’nda büyük olasılıkla torba yasadan çıkarılacaktır ama işin bu noktaya gelmiş olması bile önemli.
TBMM’nin rolü, “yukarıdan uygun görülen” şeylere parmak kaldırmaktan ibaret, nitekim komisyonda da böyle olmuş.
Mesela bu öneriyi torba yasanın içine atan komisyonun MHP’li üyesi İsmail Faruk Aksu
“Önümüzdeki dönemde Maliye Bakanlığımızdan, ilgili kurumlardan böyle bir hazırlık yapmalarını da talep edelim. Çünkü diğer çalışanlarımızın da hakkıdır, onlar da bekliyorlar” diyor.
AKP’liler de farklı değil.
“Cumhurbaşkanlığı sisteminde kanunlar TBMM’de hazırlanacak” deniliyordu ama gördük ki TBMM’nin rolü kaldır parmak, indir parmaktan ileriye gidemedi.
İktidar milletvekilleri, saçma olduğunun kendileri farkında oldukları halde bakanlıktan geldi diye önerinin torba yasaya eklenmesine ses çıkaramamışlar, o anlaşılıyor.
Bu tazminat, niye sadece BDDK uzman personeli için gerekli görüldü de İstanbul’da çalışan diğer kariyer memurlarına gerek görülmedi, bunu bilmiyoruz.
Bilmemize de olanak yok zaten çünkü bu garip başkanlık sisteminde her şey “ben yaptım, oldu” kuralı çerçevesinde yürütülüyor.
Devlet yönetmenin bu yeni kuralına göre her sorunun bir yanıtı var: “Sana ne, öyle de ondan, keyfimin kahyası mısın, gerekli görüldü işte, fazla uzatma, zzzt Erenköy” gibi yanıtlar.
—————————-
Herkes boyunun ölçüsünü alacak
İyi Parti, CHP’nin yerel seçimlerde iş birliği teklifini kabul etmedi, 81 ilde kendi adaylarıyla seçime girecek.
“Eğilim yoklaması” gösteriyor ki HEDEP de aynı yolu izleyecek.
DEVA daha önce bazı iller için adaylarını açıklamıştı, önümüzdeki günlerde geri kalan illerdeki adaylarını da açıklayacaklardır.
Gelecek ve Saadet Partisi’nin ise yerel seçimde iş birliği yapacaklarını daha önce açıkladıklarını hatırlayalım.
CHP’nin eski genel başkanının stratejisi, iktidarın karşısında muhalefetin bir blok halinde çıkmasıydı ancak bir önceki yerel seçimde işe yaramış gibi görünen bu plan, son genel seçimde sonuç vermedi.
Saadet, Gelecek ve DEVA partili seçmenlerin, CHP’ye oy vermediklerini gördük.
Yerel seçim elbette farklı dinamikleri olan bir seçim.
Bu seçimde parti kimliği kadar adayların kişisel özelliklerinin de etkili olduğunu biliyoruz.
Onun için muhalefet açısından “dağınıklık” gibi görünen bu tablonun işe yarama olasılığı hayli fazla.
İyi Parti, Gelecek, Saadet ve DEVA, yerel seçimlerde her bölgede güçlü adaylar bulabilirlerse bu seçim, iktidar bloğu açısından bir hayal kırıklığıyla sonuçlanabilir.
Tıpkı Erdoğan’ın ilk belediye seçimini kazandığında yaşadığımız gibi.
Kuvvetli adayların her birinin alacağı oylar, hiç şans verilmeyen bir partinin ya da adayın da seçimi kazanmasına yol açabiliyor.
Ve bu tablonun bir yararı daha olacak: Her partinin, seçmen nezdinde ne kadar gücü olduğunu net olarak göreceğiz.
Bu tablonun netleşmesi, bir sonraki genel seçim ittifaklarının daha gerçekçi bir zeminde kurulmasına da hizmet edecektir.
——————————-
