t24.com.tr

Dilin altındaki bakla: Laikliği çıkarmak

AKP’nin “yeni Anayasa” talebi ile ilgili son yazdığım yazıda “dilinizin altındaki bakla neyse onu çıkarın” diye yazmıştım.

Dillerinin altındaki baklayı, 12 Eylül’ün yıl dönümü vesilesiyle yapılan bir sempozyumda çıkardılar.

Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Başkanvekili Prof. Dr. Şükrü Karatepe, mevcut anayasanın başlangıç, değiştirilemez hükümleri, egemenlik hakkı, milletvekili ve cumhurbaşkanlığı yeminine ilişkin hükümlerini eleştirdi.

Karatepe, “Başlangıç bölümü olmamalı. Olacaksa da demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğünü vurgulayan küçük bir paragraf olmalı” dedi.

AKP ve koalisyon yaptığı partilerin “demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü” konularındaki tutumuna bakacak olursak evet, bu zaten “çok küçük bir bölüm” olacaktır.

Buna kuşkum yok.

Karatepe’nin sözlerinden de anlıyoruz ki aslında değiştirilmek istenen şey Anayasa’nın “değiştirilmesi teklif edilemeyecek hükümleri”.

“Türkiye’nin başkenti, bayrağı ve dilinin değiştirilmesini kimsenin talep etmediğine” dikkat çekiyor.

Demek ki değiştirilmek istenen, “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek” hükümler bunlar değil.

Karatepe, değiştirilemez hüküm olarak sadece, “Türkiye devleti bir cumhuriyettir, bu hüküm değiştirilemez” ifadesinin konulabileceğini söyledi.

Dilin altındaki bakla da böylece ortaya çıkıyor:

Anayasa’nın ilgili maddesi bugün şöyle:

“MADDE 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

Bu maddeyi Karatepe’nin önerdiği gibi değiştirecekseniz, şunu çıkaracaksınız demektir:

“Demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti!”

Zaten bunlardan sadece “laiklik” ilkesinin çıkarılması bile amaca hizmet eder, laik olmayan bir “demokrasi” henüz icat edilebilmiş değil.

Laik olmayan bir devletin, insan haklarına saygılı olduğu da görülmüş değil.

Erdoğan rejiminin neden “yeni Anayasa” istediğini böylece anlamış bulunuyoruz.

Anayasa ile ilgili dertleri, kişilik haklarımızı kullanmanın teminat altına alınması, yargının ve yasamanın, yürütmeden bağımsızlığı, en geniş anlamıyla demokratik bir düzenin kurulması gibi şeyler değil.

Dertleri “laiklik” ilkesiyle, onu kaldırmak istiyorlar.

Şimdi meseleleri bu ilkenin nasıl Anayasa metninden çıkarılabileceği.

“Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddeleri değiştirmeyi nasıl teklif edecekler?

Onun yolunu nasıl bulacaklar?

Karatepe, konuşmasında artık bayatlamış bir demagojiyi de tekrarlıyor: “Anayasa’da değiştirilemez diyoruz ama darbeciler geliyor, değiştiriyor.”

Bunu okuyunca da “Anayasal düzene sivil darbe” mi planlanıyor acaba diye düşünmeden edemiyorum.

————————–

“Kuşkuları” gidermeleri için bir fırsat!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 2021 yılında, “yeni sivil anayasa” için ön çalışma yapmakla görevlendirdiği Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Başkanvekili Yavuz Atar da “1982 Anayasası yerine 2023 Anayasası” isimli sempozyumda bir konuşma yaptı.

Yeni anayasa çalışmalarına ilişkin kuşkular olduğunu hatırlattı ve şunu söyledi:

“Türkiye’deki bütün kesimlerin kendilerini özgür hissedebilecekleri, kendilerine hukukun uygulanabileceklerine inandıkları, adaletin işleyişi konusunda şüphe ve tereddütleri olmayacağı anayasa sistemi inşa etmek ve bunu uygulamak durumundayız. Bazı kesimler bizim anayasa söylemimizden kuşku duyuyorlarsa bunları giderecek açıklamaları ve çalışmaları ortaya koymak durumundayız.”

Atar’ın “kuşku duyan bazı kesimler” tanımına girip, girmediğimi bilmiyorum ancak bu partinin “demokrasi” anlayışından kuşkularım olduğu da bir gerçek.

“Bunları giderecek açıklamaları ortaya koymalıyız” diye bir açık çek de verdiğine göre sorayım:

1 – AİHM kararları, Anayasa’nın emrettiği şekilde uygulanabilecek mi, uygulanamayacak mı? Bugün uygulanmıyor olmasını engelleyen şey nedir? Osman Kavala’ya şahsi kinden kaynaklanan işkence bitecek mi?

2 – Milletvekili seçilen Can Atalay Anayasa’nın açık hükmüne ve geçmişteki Anayasa Mahkemesi kararına rağmen hapiste tutuluyor.

“Adaletin işleyişi konusunda şüphe ve tereddütleri olmayacağı” bir sistem kurma planlarınız ile bu durum uyuşuyor mu?

3 – “Bütün kesimlerin kendini özgür hissedeceği bir Anayasa” öneriyorsunuz. Festival, konser, tiyatro yasaklamalar, sergi basanların değil, sergide eseri olan sanatçıların yargılanması gibi konular bunun neresine giriyor? Mevcut Anayasa’da bu uygulamaların temeli nedir?

4 – Bugün “bazı kesimlerin” kendilerini “hukuk ve adaletin işleyişi konularında güvende hissetmiyor” olmalarının bugünkü Anayasa’daki kaynağı nedir?

Yanıtlarını bana yollayabilirse, bu köşede herkese duyurmuş oluruz. Bütün besleme medyanın toplamından daha fazla okunuyor, böylece çok sayıda insanın kuşkusunu gidermiş olursunuz.

—————————–