t24.com.tr

Maliye Bakanı’nın biri bir gün

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Valiler Toplantısı’nda konuştu. Valilere şunu tavsiye etti:

“Tasarruf tedbirleri bütün bakanlıklar için önemli ama valilerimiz için çok önemli. Hepiniz tasarruf tedbirlerine uymakla mükellefsiniz. Taşıt kullanımından tanıtım giderlerine kadar bu alanda hassasiyet gerekiyor.”

Ayşegül Kahvecioğlu’nun Milliyet’teki haberine göre bazı valiler, Bakan Bey’in konuşmasından sonraki soru – cevap bölümünde şunu sormuşlar: “TOGG almak istiyoruz, ne yapabiliriz?”

Bakan da “makam araçlarınızı satın, TOGG alın” yanıtını vermiş.

O anda Mehmet Şimşek’in yüzünü görmeyi çok isterdim.

Memleketin valileri sebilhane sürahisi gibi karşınıza sıralanmış, tasarruf önerilerinizi dinler gibi yapmışlar ama akıllarında hala “acaba TOGG alabilir miyiz” sorusu var!

Manda kasa Mercedesler, dört çekerli lüks arazi araçları yetmiyor beyler bir de TOGG derdinde.

Ne de olsa hepsi AKP valisi, tek adam yönetiminin memurları.

Bakıyorlar baştaki ne yapıyor, onlar da ona uyma çabasındalar.

Devletin başındaki tek adam “itibardan tasarruf olmaz” derken Valilerin tasarruf için Doblo’ya binmesini haliyle beklemiyoruz.

Bizim devlet teşkilatımızda, büyük makam araçları, şatafatlı makam odaları olmazsa kimse valileri de diğer yüksek bürokratları da ciddiye almaz diye bir inanç var.

Gerçi bu doğru da olabilir ama koskoca Maliye Bakanı’nın, bütçeye bakıp 2,7 trilyon liralık açığı gördükten sonra Valilere tasarruf tavsiye etmesi de ilginç tabii.

Tasarruf yapılmasını isteyeceği kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başkası değil.

Bu yıl sadece Okluk ve Ahlat’taki saraylarındaki ek inşaatlar için toplam 1 milyar liraya yakın para harcanacakmış.

Cumhurbaşkanı yurtdışına giderken özel bir Jumbo jet kullanıyor. Gittiği yerde binsin diye makam araçları askeri nakliye uçaklarıyla önceden gönderiliyor. Resmi heyet ayrı, Cumhurbaşkanı ve yakınları ayrı bir uçağa biniyor.

“Kamu – Özel İşbirliği” projeleri diye pazarlanan ama aslında müteahhitlere Hazine’den servet transferini hedefleyen projelere harcanan paranın hesabını soran yok, çünkü tam hesabı bilen bile yok.

Kimsenin kullanmadığı köprülere, otoyollara hem de Euro ya da Dolar enflasyonuna göre garanti parası dağıtılırken Maliye Bakanı’nın, devlet dairelerinde iki lamba az yandı diye tasarruf edilebileceğini zannetmesi de bir tür fıkra olmalı.

“Maliye Bakanı’nın biri bir gün tasarruf tedbirleri almaya karar vermiş” diye başlayan bir fıkra!

—————————–

Erdoğan, ortağına uyacak mı?

Dünya Sapla Samanı Karıştırma Şampiyonası olsa, birincilik uzak ara Devlet Bahçeli’nin olur.

Acayip rakam oyunlarına, rakamları birbiriyle toplayıp çarpıp bundan tuhaf sonuçlar çıkarmasına gülmeye alışmıştık.

Bu tür bütün demagoglarda olduğu gibi o da sözlerine ilgi çekmek için sürekli el yükseltmek zorunda ve sonunda Anayasa Mahkemesi’ni, PKK ile özdeşleştirmeye kadar işi vardırdı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı eleştirirken söylediği sözlere bakın:

“Acaba şehitlerimizin dökülen kanlarının gerekçesini, feryat figan eden analarımızın gözyaşlarını izah edecek yürek sende ve senin gibi düşünen diğer mahkeme üyelerinde var mıdır? Sen yanlış mahkeme kararının derdindesin biz aziz vatanın derdindeyiz. Sen ve senin gibiler PKK hukukunun kafesindesiniz biz Türkiye Cumhuriyeti’nin varoluş ve istiklal hukuku peşindeyiz.”

Böylesine tam olarak “dam üstünde saksağan vur beline kazmayı” demek bir Anadolu geleneğidir.

Şehitlerin dökülen kanları ve feryat figan eden anaların gözyaşlarıyla, AYM’nin Can Atalay kararının ne alakası var?

Bahçeli, AYM kararının uygulanmamasını ve Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi için Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararının TBMM’de okunmasını da istiyor.

TBMM Başkanı’nın bu isteğe ne kadar dayanabileceğini bugünden söylemek zor.

Belki de Numan Kurtulmuş’un dayanma gücünden daha çok Erdoğan’ın dayanma gücünden söz etmek daha doğru olabilir.

Kurtulmuş’un, Erdoğan’ın kararına itiraz edecek “özgül ağırlığının olmadığını” söylemek siyaseten yanlış olmaz.

Bu kararı Erdoğan verecek ve büyük ihtimalle yerel seçime daha kısa bir zaman kala bunu yapacak ki kopacak gürültüyü kutuplaştırma için kullanabilsin.

Kısacası, Yargıtay marifetiyle Anayasal düzene karşı kalkışılan darbenin yeni bir aşamaya geçmesine karar verecek kişi Erdoğan olacak.

Erdoğan, iktidarını borçlu olduğunu düşündüğü ortağının, 12 Eylül’e giden süreçte hangi rolleri oynadığını, kimin değirmenine nasıl su taşıdığını hatırlayacak yaşta.

İşe yaramayacağını, beni dinlemeyeceğini elbette biliyorum ama Erdoğan’ı uyarmak isterim ki ortağının kendisini sürüklemek istediği yol yol değil, çıkmaz sokak.

Kimse hayatının sonuna kadar o güçlü makamlarda kalamıyor ve sivil ya da askeri darbe peşinde koşanlar bir zaman içinde bunun bedelini mutlaka ödüyor.

————————–

Ikea’nın dolması!

Dünkü Karar gazetesinde şöyle bir başlık vardı: “Bu işin sonu nereye varacak? İkea’da satılan bir adet yaprak sarmanın fiyatı dudak uçuklattı!”

Böyle başlıkları görünce dayanamam, altını da okurum.

İkea restoranlarında satılan bir adet yaprak sarmanın fiyatı 10 lira imiş, gazetenin editörleri enflasyonun bu hale gelmesine isyan ediyor.

Meslektaşlarımızın son zamanlarda bir lokantaya filan gitmediklerini düşündüm.

Lokantalarda bir porsiyona 5 – 6 adet yaprak sarma konuluyor. Bu durumda Ikea’nın porsiyonu 60 lira eder ki bugünkü lokanta fiyatlarına göre “bedava” bile sayılır.

Evlere servis veren kurye şirketlerinin listelerindeki lokantalara baktım.

Bir kaşarlı pide 170 lira. Kıymalı pide isterseniz 190 lira ödeyeceksiniz. Zeytinyağlı yaprak sarmanın porsiyonu, lokantasına göre 285 ile 110 lira arasında değişiyor. Etli yaprak sarma lokantasına göre 130 lira ile 450 lira arasında!

Yani diyeceğim şu ki Ikea’nın dolması bitmeden koşturun arkadaşlar!

———————–