mam hatip liselerini “meslek okulu” olmaktan çıkararak “dini eğitim verilen düz liseler” haline getirme gayreti yeni bir yasa tasarısı olarak karşımıza çıkmış bulunuyor.
Birçoğumuz yeterli bulmasak da burası bir “demokrasi” olduğuna göre bu tasarıya destek verenler kadar, karşı çıkanların da olmasında yadırganacak bir durum yok. 
Önemli olan tartışmanın demokratik terbiye sınırları içinde yapılabiliyor olmasıdır.
İktidarda olanların canlarının her istediğini yapmak ve bunu yaparken de karşı görüşte olanların susmasını istemek gibi bir hakları da olamaz. 
Böyle bir hakkın varlığı iddia ediliyorsa artık buna da “demokrasi” denmez, diktatörlük denir..
Bunun bir “çoğunluk diktatörlüğü” olması da objektif durumu hafifletecek bir gerekçe değildir. Çünkü bir rejime demokrasi adını veriyorsak bu, azınlıkta olan görüş sahiplerinin fikirlerini açıklama haklarına saygıyı gerektirir. Demokrasiler en çok da bu hakkın korunması için vardır.. 
Başbakan’ın ‘uyarısı’
Bütün bunları tekrar hatırlatma ihtiyacını duymama sebep olan şey Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir açıklaması oldu.
Başbakan, imam hatip liseleri’ni, “dini eğitim verilen düz liseler” haline getirme tasarısını savunurken “Kimse bu konuda ülkeyi germe gayreti içine girmesin” diye tasarıya karşı çıkanları “uyardı”.. 
“Uyardı” kelimesi bana ait değil. Tasarıyı bir bayram havasında karşılayan “dinci basın”, Başbakan’ın bu sözlerini sayfalarına “uyardı” yorumuyla aktardığı için kullanıyorum. Ve esasen Başbakan’ın niyetinin de böyle olduğunu düşünüyorum.
Bir süredir biz Türkler her türlü “gerginlikten” tedirgin oluyoruz.. Homojen bir toplum olmadığımız ve normali de bu olduğu için hepimizin “gerilme” nedeni elbette farklı: Demokrasimizin yıllar içinde sık sık kesintiye uğramasından, sorumsuz tutum ve davranışların ciddi ekonomik krizlere neden olmasından, 12 Eylül öncesindeki kanlı gerilim günlerini hatırlatan olaylardan, şeriat tehlikesinden vs… 
Kısacası artık “gerilim”den hoşlanmıyoruz ve birileri ortaya çıkıp “ortamı gerecek” diye tetikte bekleyen bir toplum haline dönüştük.
Bunu içimizde en çabuk fark eden de Başbakan oldu. Bu nedenle ne zaman toplumda ciddi olarak tartışmalara yol açabilecek bir girişim içinde bulunsa hemen bu “uyarıyı” yapıyor: Toplumu germeyin! 
Oysa bir an için sakinleşip “toplumu geren davranışların” neler olduğuna bir baksa, kendisini de o aynada görecek..
Yeter ki ‘şüphe’ kalmasın
Şöyle bir garip durum çıkıyor ortaya: Başbakan, yaptığı işin toplumun bazı kesimlerinde gerilime neden olabileceğini bildiği halde o işi yapmakta ısrar ediyor ama bunu eleştirenleri de azarlıyor: Toplumu germeyin! 
Bu uyarının zihni geri planında, konunun tartışılmasını, arkasındaki gerçek niyetin ortaya çıkarılmasını istemiyor olması yatıyor.
Geleceğimize yön verecek böyle bir konuyla ilgili tartışmanın “gerilim” tehdidiyle kesilmek istenmesi, insanın aklına ister istemez artık geride bırakmış olmamız gereken “takiye” tartışmalarını da getiriyor. 
Toplumun birbirine güvenmeyen kesimleri ancak açık bir tartışma ortamında kafalarındaki tereddütleri yok edecek bilgilere ulaşabilir. Bu ortamın yaratılmasını engelleme girişimleri iktidardan kaynaklanırsa bu, şüphenin büyümesine yol açar.. 
Meslek liselerine yeni haklar veriyorum görüntüsü altında imam hatip liselerine düz lise statüsü verilmesi girişiminin bizatihi kendisi toplumu “gererken”, Başbakan’ın tartışmaları “gerilim yaratmayın” diye engelleme çabası kabul edilemez. 
Gerilim istenmiyorsa neden bu tartışmalı yasalar el çabukluğu marifet ortaya sürülüyor?
