Dünkü Milliyet’in Ekonomi sayfasında yayımlanan bir haber çok çarpıcı bir Türkiye fotoğrafını gözler önüne seriyor.
ANKA’nın haberi, Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine dayanarak, Türkiye’deki eğitim harcamalarının yüzde 73’ünü, nüfusun “en zengin” yüzde 20’lik kısmının yaptığını ortaya koyuyor.
Buna göre nüfusun en çok gelire sahip yüzde 20’lik bölümünü oluşturan 3 milyon 289 bin aile, çocuklarının eğitimi için 1.2 katrilyon lira harcamış.
Türkiye’de ailelerin eğitim için harcadıkları toplam para 1.6 katrilyon lira.
Yani, Türkiye nüfusunun yüzde 80’ine karşılık gelen 13 milyon aile de bu durumda çocuklarının eğitimi için yaklaşık 450 trilyon lira harcamış bulunuyor.
Türkiye’nin en yoksulları olan 3 milyon ailenin çocuklarının eğitimi için harcadıkları para ise 5 trilyon liraya bile ulaşmıyor: 4.9 trilyon lira..
En yoksullar ile en zenginler arasındaki fark bire 324 gibi korkunç bir fark.
Eğlence ve kültür harcamalarında da benzer bir tablo var.
Adaletsizliğin sonucu
2002 yılında Türkiye’de eğlence ve kültür için harcanan para 2 katrilyon 978 trilyon lira.. Bunun 2 katrilyon 233 trilyon lirasını nüfusun gelirden en çok pay alan ilk yüzde 20’lik kısmı harcamış. 
Gelir dağılımında giderek büyüyen adaletsizliğin doğal bir sonucu bu tablo.
Ama öyle bir sonuç ki, zaman içinde gelir dağılımını iyileştirecek gelişmeler yaşansa bile, bugünkü tablonun toplumsal yaşamımızda açacağı derin yaranın kapatılması o kadar kolay olmayacak. 
İki ayrı toplum
Bu, Türkiye’nin giderek iki ayrı topluma dönüşmesine yol açabilecek bir gelişme.
Bir tarafta iyi eğitilmiş, kültürel açıdan kendisini geliştirebilmiş bir Türkiye olacak, öteki tarafta ise eğitilmemiş, kültürel olarak geri kalmış ikinci bir Türkiye.. 
Bu vahim geleceğin farkında olan ve iyi niyetli çabalarla eğitimin yaygınlaştırılmasını hedefleyen sivil toplum kuruluşlarının çabaları, bu tablonun düzeltilmesi için elbette yeterli olmayacak.
Bunu söylemekle bu tür iyi niyetli çabaları küçümsediğim sonucu çıkarılmamalı. 
Ama sorunun bu boyutu karşısında, bu tür çabalar orman yangınının üzerine birkaç kova su dökmekten farklı değil.
Sorunu tamamen çözmek bugünün şartları altında mümkün değil elbette ama yine de yapılabilecek bazı şeyler olmalı.. 
İyi ama yetersiz
Türkiye, bütçesinin yaklaşık yüzde 10’unu eğitim harcamalarına ayırıyor.
2004 bütçesinde eğitime ayrılan pay 16.1 katrilyon lira ile yüzde 10.7’ye karşılık geliyor.
Bütçe için küçümsenemeyecek bir pay bu. Ama yeterli olmadığı da açıkça görülüyor. 
Türkiye’deki her çocuğun yaşama tamamen eşit olmasa bile hiç olmazsa birbirine yakın şartlarla hazırlanmaları için bazı şeylerden biraz daha fedakârlık yapmamız gerektiği çok açık.
Ve bu sadece hükümetlerin değil, hepimizin sorunu.
