Aşk yabani bir hayvandır!
Ahmet Haşim soruyor: Kahramanı zevce (eş-karı) ve konusu evlilik olan hikâyeden daha tatsız ne olabilir?
Sorunun bu kuruluş şekline bakınca Büyük Üstat’ın yanıtını tahmin etmek hiç de zor değil elbette.
Başvurduğum kaynakların hiçbirinde Ahmet Haşim’in özel hayatıyla ilgili bir bilgiye rastlayamadım. ‘Hiç evlendi mi, kaç kere aşık oldu?’ gibi ‘esas’ bilgiler ne yazık ki ansiklopedilerin ilgi alanı dışında kalıyor.
Ah o zavallılar…
Bu konuda bir öngörüde bulunmadan önce sizi Haşim’in “Hemen her sabah” başlıklı yazısını okumaya davet ediyorum:
“Aşkın zedelediği bin türlü talihsizler içinde en çok bu hiçe giden kurbanlara (Haşim burada aşk yüzünden intihar edenleri kastediyor) acımalı. Zira bu zavallılar bilmiyorlar ki, birbiriyle evlenmemesi lazım gelenler varsa onlar da yalnız sevişenlerdir. Üstadım Gourmont’un dediği gibi aşk ile evliliği karıştırmamalı. Aşk yabani bir hayvandır. Kanunlar dışında, isyan ve ihtilal dağlarında yaşar. Ancak gece, karanlıklar basınca, gizli yollardan şehre girer ve bahçelerin tarhını, ağaçlı caddelerin kanapelerini alt üst eder. İbadethanelerde her gün lanetlenen aşktır. Hükümetler, polis ve jandarmayı ona karşı silahlandırır. Halbuki evlilik, bir şehir müessesesi, bir emniyet tertibatıdır. At cambazhanelerinde musiki çalan ve fokstrot oynayan, dişi sökülmüş, tırnakları eyelenmiş zararsız arslan, orman canavarına göre ne ise, aşka kıyasla evlilik odur.
“Aşk geçici, evlilik ise daimidir. Evliliği aşkın devamı zannetmiş nice safdil çiftler, üç ay geçmeden dudaklarda ateşin söndüğünü görmüşler ve bir akşam kendilerini karşı karşıya esner bulmaktan hayret etmişlerdir. Aşk değişmeyince ölür.
“En eski edebiyattan en yenisine kadar, her dilde, şiirin konusu zevce değil sevgilidir. Hayaller ve semboller, hep sevgilinin süzgün gözleri ve karanlık kirpikleri etrafında pervaneler gibi uçuşur. Kahramanı zevce ve konusu evlilik olan hikayeden daha tatsız ne olabilir?”
Aşk, evrim geçirir (mi?)
Üstadın yazısı burada sona eriyor. Bu anlatıya bakınca Haşim’in yaşamı boyunca hiç evlenmemiş olduğunu tahmin ediyorum. Kimbilir, belki de yanılıyorumdur. O da böyle düşünen birçok kişi gibi, kendi düşüncelerini yadsıma pahasına evlenmiş olabilir.
Bu yazıda beni düşündüren iki husus var: Birincisi “Aşk değişmeyince ölür” önermesi.
Yazıdan çıkarabildiğim kadarıyla Haşim burada ‘aşk’ derken eylemi değil, özneyi kastediyor olmalı.
Bu yönde yazılmış bir Azeri şiir de biliyorum. Şiralizade isimli Azeri şair yazmış… Hafızam beni yanıltıyor olabilir ama şöyleydi diye hatırlıyorum:
Sevgili özü bir tane olur / Ama adları farklı olur / Selamın aleyküm / Senin adın neca olur?
Haşim’e de, Şiralizade’ye de katılamıyorum. Bence değişmesi gereken şey aşkın öznesi değil. O, istenildiği kadar sıklıkla değişemez zaten diye düşünüyorum. Ama aşk eylemi, kendi gelişme süreci içinde değişik aşamalardan geçebilir, ayakta kalabilir diye inanıyorum.
İkinci konu şu: Aşık, her anını aşık olduğu insanla geçirmek ister. Epeyce bir yüzyıldır da bunun yolu evlilik olarak görülüyor. Şimdi bir an için düşünelim: Bir kadına aşık oluyorsunuz, o da size aşık ve evlenmek istiyor. Ona evliliğin aşkı öldürdüğünü nasıl anlatabilirsiniz? Onu kaybetmeyi göze alarak bunu yapabilir misiniz?