Yeni işbaşına gelmiş hükümetlere, “kendilerini göstermeleri için” bir süre verilmesi demokratik bir gelenek.
Bu “süre” içinde medya, eleştirilerinde daha yumuşak olmaya gayret ediyor. Başbakanın, bakanların kamuoyuna tanıtılmasına yönelik haberler gazete ve televizyonlarda daha geniş bir yer kaplıyor. Ortada eleştirilecek bir icraatın olmadığı bu süre içinde hükümetlerin neler yapmayı düşündükleri, neler planladıkları gibi “propaganda kokan” haberler yayımlanıyor. 
Hükümet kurulduğunda böyle bir “süre”nin Milliyet tarafından da hükümete tanınacağını anlatan bir yazı yazmıştım. Düne kadar da bu genel kabul gören demokratik tavır içinde olduk.
Gayri ciddi yanıtlar 
Vergi Barışı Kanun Tasarısı olarak isimlendirilen ve bazı vergi cezaları ile faizlerinin affını öngören tasarıyı ise eleştiriyoruz. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın da yargılandığı bir davada, soruşturma konusu olan fiilin bu tasarı ile suç kapsamı dışında bırakıldığına da dünkü Milliyet’in manşetinde dikkatleri çektik. 
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan dün bu konuyla ilgili olarak kendisine sorular yönelten gazetecilere bir Maliye Bakanı’ndan beklenmeyecek derecede ciddiyetsiz yanıtlar verdi.
Bakanlığı tarafından hazırlanan bir tasarının kendisini kapsayıp kapsamadığını inceleme fırsatı bulup bulmadığına ilişkin bir soruya verdiği yanıt şu: “Hayır, olmadı..” 
Hükümetin çok önem verdiği bir tasarı ve tasarıyı hazırlayan sorumlu bakan bunu inceleyecek bir fırsatı olmadığını söylüyor!
Maliye Bakanı’nın gazetecilerle yaptığı ayaküstü konuşmayı kelimesine dokunmadan yayımlıyoruz. Kendisinden ricam bir sakin zamanında bu konuşmayı dikkatle okuması… Böyle bir tarzın devlet ciddiyeti ile bağdaşıp bağdaşmayacağına da artık kendisi karar versin…
Bir türlü ulaşamadık!
Maliye Bakanı dünkü konuşma sırasında muhabirimize Milliyet’e kırıldığını, haberle ilgili olarak kendisine herhangi bir soru sorulmadığını, görüşünün alınmadığını da söyledi… 
Oysa tasarı ile ilgili hazırlık haberleri ortaya çıktığı ilk günden beri Milliyet muhabiri Nedim Şener kendisini arıyor ve bir türlü ulaşamıyordu. Özel Kalemi’nde yapacağı küçük bir araştırma Bakanı tatmin edecek bir yanıt bulmasına da yarayacaktır diye düşünüyorum. 
Belki de beraat edecekti!
Şu konu yanlış anlaşılmasın: Kemal Unakıtan hakkındaki dava, henüz sonuçlanmış değil. Dolayısıyla Bakanı peşin bir hükümle suçlu ilan ediyor ve bu nedenle de eleştiriyor değiliz. 
Bakan, dokunulmazlık kazanmasaydı ve söz konusu af hükmü, tasarıya konmasaydı belki de yargılamanın sonunda beraat da edecekti. Nitekim kendisi de bu kanıda: “Çiğ yemedim ki midem ağrısın” diyor.
Bizim de temennimiz budur. Cumhuriyet hükümetinde bakanlık yapmaya layık görülen ve halkın oylarıyla seçilen bir politikacının dürüstlüğüne inanırız. Yeter ki o politikacı, dokunulmazlığını ya da bulunduğu mevkiyi bu dava sürecini etkilemekte kullanmasın. 
Dokunulmazlığa sınır konsa..
Anayasa’da bazı değişiklikler planlanıyorken dokunulmazlığın sadece siyasi yasama faaliyetiyle sınırlandırılacağına ilişkin bir düzenlemenin de yapılması bu açıdan yararlı olacaktır. 
Yeni hükümetin bu zor konjonktür içinde bir de bu tür olaylar nedeniyle yıpranması Türkiye’nin yararına değildir. Hükümet üyelerinin ve tüm politikacıların da bu sorumluluğu kendilerinde hissetmelerini beklemek de hakkımızdır.
