Çanlar kimin için çalıyor?
Yazının başlığını okuyunca yine Fenerbahçe için olumsuz şeyler yazacağımı düşünmeyin. Hemen belirtmeliyim ki Fenerbahçe’nin Beşiktaş karşısındaki oyunu beni tatmin etti. Eksik de olsa Beşiktaş, Beşiktaş’tır diye düşünüyorum. Hem unutmayın ki geçen sezon TSYD’de Fenerbahçe’nin yenemediği Beşiktaş neredeyse genç takımı ile sahaya çıkmıştı.
Fenerbahçe defansı giderek oturacak. Ancak her takımın da dünkü maç gibi acemiler mangası olmasını beklememek gerek. Bu yüzden Bariç işi biraz daha sıkı tutmalı diye düşünüyorum.
Fenerbahçe orta sahası da düzelme yolunda. Ancak dakikalardaki sıkı pres altında top çıkarmayı dahi başaramadıklarına dikkatinizi çekmek istiyorum. Allahtan Türkiye’de hiçbir takım sıkı presi 90 dakikaya yayacak kondisyona sahip değil. Nitekim Beşiktaş presi gevşeyince Fenerbahçe de top oynamaya ve pozisyona girmeye başladı.
Boliç yöneltilen ‘egoist’ eleştirilerinin hiç olmazsa Beşiktaş maçı için haksız olduğunu düşünüyorum. Eskiden o noktalardan topu kaleye vuran Boliç al da at diye Saffet’e tam iki top attı. Koştu, defansa ve orta sahaya yardıma geldi. Bu tutumunu diğer maçlara da taşıyabilirse yine vazgeçilmez oyuncu olacak.
Saffet Sancaklı’yı anlamak mümkün değil. Önceki gece biraz hızlı ve istekli olsa en az iki gol atabilirdi. Geriden atılan yüksek topların tümünü kafayla yere indirmeyi başardı ama yanında yöresinde kimse yoktu. Sabin de önümüzdeki günlerde daha iyi olacak ve Fenerbahçe’nin ileri ucunda sorun kalmayacak.
Gelelim yazımın başlığına ve bu yazının yazılma sebebine: Fenerbahçe ve Beşiktaş gibi uzun bir aradan sonra ilk kez taraftarlarının karşısına çıkan iki takımın maçında tribünler bomboştu. Bazı gazeteler bunu yağmura ve fiyatların pahalılığına bağlıyorlar ama unutmayın ki geçtiğimiz sezon daha kötü havalarda ve hemen hemen aynı fiyatlarda (dolar cinsinden tabii) full çeken maçlar oynandı.
Dünkü durum çok daha kötü bir geleceğin sinyallerini veriyor. Anlamsızca yükseltilen bonservis ücretleri yüzünden transfer yapamaz hale geldi. Yeni transfer olmayınca da heyecan olmuyor.
Türkiye’de stadlar zaten normal bir insanın maça gitmemesi için ne gerekiyorsa o kötü özelliklere sahipler. Tuvaletler pis, yiyecekler sağlıksız, oturulacak yerler bakımsız. Bu durumda taraftarı tribüne çekecek tek şey heyecan. Bu heyecanı kışkırtacak yeni transfer de olmayınca tribünler giderek boşalacak.
Yüksek bonservis bedelleri sorununa akılcı bir çözüm bulunmazsa ya da yabancı oyuncu transferi tamamen serbest bırakılmazsa bu işin sonu kötü olacak. Federasyon maç naklen yayınları ile ilgilendiğinin hiç olmazsa onda biri kadar seyirciyi arttıracak çarelerle de ilgilenmek zorunda.
Bu konudaki önerilerimi daha sonraki bir yazımda yazacağım. Bugün bana ayrılan yer bu kadar.