Dün, Fenerbahçe’nin bir futbol takımı olarak herhangi bir oyun planının olmadığı bir kez daha ortaya çıktı. Fenerbahçe’nin rakip kaleye çektiği ilk şutu görmemiz için 20 dakika beklememiz gerekli ve o da bir frikikti, barajdan döndü.
Fenerbahçe bütün bir ilk yarı yıl boyunca orta sahayı bütün oyuncularıyla kapatan rakibi karşısında hiçbir varlık gösteremedi, ilk yarıda Washington’un birini atıp, ikisini kaçırdığı üç pozisyon dışında, herhangi bir gol girişiminde de bulunamadı. Bunun tek bir nedeni var. Fenerbahçe’de oyuncular defansta ya da orta sahada topu ayaklarına aldıklarında ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bunu ne yanlış transferlerle ne de oyuncuların tek tek yetenekleriyle açıklamak mümkün değil. Bunun bir tek nedeni var. Fenerbahçe’nin bir oyun planı yok, taktik anlayış sıfır ve teknik direktör yetersiz.
Dünkü maçta Ortega ve Ceyhun’un bütün dripling ve çalım girişimlerinde rakibe takılmaları, sadece yardımlaşmanın olmamasıyla açıklanabilir. Bunun nedeni hangi oyuncunun nerede duracağını, oyuna nerede katılacağını bilmemesinden başka bir şey değil. Fenerbahçe’nin yönetimi, Lorant’a tahammül etmeyi bir yöneticilik biçimi zannediyor olabilir. Ama dün Fenerbahçe’nin başında hiçbir teknik yönetici olmasa dahi sonuç bundan farklı olmayacaktı. Bu durumun tekrar değerlendirilmesi gerekiyor.
Galatasaray maçının sonucu ne olursa olsun Lorant gönderilmeli ve Fenerbahçe kendi içinden bir teknik adamla devre arasına kadar yoluna devam etmeli diye düşünüyorum. Fatih’in vurduğu ve kalecinin içeride tuttuğu topun gol olduğuna hiç şüphe yok. Ancak kimse bu mazeret arkasına saklanmamalı.
Unutmamak gerekiyor ki, Washington’un attığı golde de ‘Tanrının eli’ vardı. Her iki takımın oyuncu kapasitesini değerlendirdiğimde, Fenerbahçe’nin bu turu Atina’da geçeceğini düşünüyorum. Bunun bir hayalden ibaret kalmaması, Atina’da Fenerbahçe’nin doğru bir dizilişle sahaya çıkmasına bağlı.