Abdullah Gül'ün başarısı!
AKP’nin cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül, öyle görünüyor ki siyaset yaşamının “en hareketli” dönemini, bu parlamentonun görev süreci içinde geçirmiş olacak.
Seçimlerden sonra Başbakanlık yaptı, sonra Dışişleri Bakanlığı ve şimdi de TBMM’nin görev süresinin dolmasına az bir süre kala cumhurbaşkanı seçilecek.
Bu performansa bakarsanız Abdullah Gül’ün çok başarılı olduğunu ve bu özelliği sayesinde devletin en üst makamına aday gösterildiğini söyleyebilirsiniz elbette.
Acaba öyle mi?
Abdullah Gül’ün Başbakanlığı dönemi, Türkiye’nin Kuzey Irak ile ilgili “kırmızı çizgilerinin” devletin yetkili organları tarafından belirlendiği bir dönemdi.
Önce Başbakan, sonra da Dışişleri Bakanı olarak görevi bu çizgilerin aşılmamasını sağlamaktı.
Sonuç: Ortada çizgi filan kalmadı.
Döneminde Kıbrıs‘ta bir ilerleme sağlanamadı. Avrupa Birliği üyeliği yolu tıkandı. Türkiye’nin yalnızlaştığı bir sürece girildi. Yani burada da elle tutulur bir başarıdan söz edebilme olanağımız yok.
Peki, ne oldu da Abdullah Gül “terfi etme fırsatını” buldu?
Sorunun yanıtı, Abdullah Gül’ü adaylığa götüren pazarlıklarda gizli!
Ve şu anda bildiğimiz Bülent Arınç‘ın, “eşi türbanlı bizden biri olsun” ısrarının bunda etkili olduğu.
Cumhurbaşkanı olmak için gerçekten ilginç bir başarı!
Deniz Baykal’ın başarısı!
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘ın cumhurbaşkanı adayı olmamasını kendi başarısına bağlıyor.
“Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olma planını deşifre ettik, aday olmadığını ilan etmek zorunda kaldı” diyor.
Baykal’ın ilginç bir başarı anlayışı var.
Evet, belki Erdoğan, çok istediği cumhurbaşkanlığına adaylığını koymaktan vazgeçti ama yerine gösterilen aday “siyasi ikizi”!
Baykal, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına karşı gösterilen en büyük kitlesel gösteride de bir izleyici olarak bulunuyordu.
Geçen seçimde baraj altı kalan DSP’nin meydanlara çıkmaya korkmamasından bile etkilenmedi.
Zaten bu süreçte yaptığı tek şey de buydu: Konuşmak ve izlemek!
Toplumda Erdoğan’ın bir Meclis darbesiyle cumhurbaşkanı seçilme isteğine bunca direnç varken anamuhalefet partisi lideri, kitleleri etkileyecek ve siyaseti yönlendirecek bir tutum sergileyemedi.
Siyaseti, halkla birlikte yapmak yerine Ankara’da oturup gelişmeleri televizyondan izlemekle yetindi.
Gül’ün adaylığını bile evinde televizyon izlerken öğrenebildi.
Bir anamuhalefet lideri için gerçekten ilginç bir başarı!
Türkiye Cumhuriyeti’nin başarısı
BÜTÜN bu gelişmelerden sonra Abdullah Gül‘ün, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni cumhurbaşkanı seçileceğini söylemekte artık bir sakınca yok.
Gazeteler, Abdullah Gül’ün babasının Kayseri Tayyare Fabrikası‘ndan emekli olduğunu ve halen geçimini tornacılık yaparak sağladığını yazıyor.
Bir bahçesi olduğunu, orada da kendi halinde bir yaşam sürdürdüğünü biliyoruz.
Abdullah Gül’ün nasıl bir cumhurbaşkanı olacağına ilişkin önyargılarım dilerim ki haksız çıksın ve beni şaşırtsın.
Öte yandan bir fabrika işçisinin oğlunun cumhurbaşkanlığı makamına kadar yükselebilmesi, her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti’nin bir başarısıdır diye düşünüyorum.
Bürokraside ve siyasette yükselmenin herkes için açık ve mümkün olduğunu gösteren örneklerden biridir.
Aynı zamanda siyasetten korkmamamız, gençleri siyasete girmeye teşvik etmemiz gerektiğini de gösteren bir durumdur.
Eğer günün birinde siyaseti geniş katılımlı bir çaba haline getirmeyi başarırsak, yapılacak seçimlerin de bugünkü kadar tartışmalara yol açmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yeter ki siyasi partilerimizi, tek kişinin diktatörlüğü olmaktan çıkarabilecek gelişmeleri sağlayabilelim.