AKP bu teklifi neden desteklemedi?
SEÇİLMİŞ ve atanmış kamu görevlilerinin kabul edebilecekleri hediyelerle ilgili kanunlarımızda eksiklikler olduğuna dikkat çektiğim yazımda şöyle bir soru sormuştum: Milletvekillerimiz neden bu konuda harekete geçmiyor?
Yanıtımı CHP İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’ndan aldım: “Ben her dönem böyle bir kanun teklifi veriyorum; ama iktidar partileri buna destek olmuyorlar.”
Algan Hacaloğlu, TBMM Başkanlığı’na sunduğu kanun teklifini de iletti bana.
Kanun teklifi, milletvekillerinin herhangi bir özel kişi ya da kuruluştan kabul edebilecekleri hediyenin değerinin, alındıkları tarihteki bir aylık net asgari ücreti aşmamasını öneriyor. Teklif, milletvekillerinin üçüncü dereceden kan ve sıhri hısımlarının sağladığı ulaştırma, seyahat, tatil gibi olanakların da alındıkları tarihteki karşılıklarının bir aylık net asgari ücretle sınırlanmasını hedefliyor.
Milletvekillerinin parti değiştirmek için sağladıkları maddi çıkarların da “haksız mal edinme” kapsamına alınması, teklifin bir başka boyutu.
Demek ki şimdi bir soru da AKP milletvekillerine ve TBMM Grubu yöneticilerine sormalıyız: Böyle bir kanun teklifini neden desteklemediniz?
Son bir not olarak şunu eklemeliyim: Böyle bir kanun sadece milletvekillerini değil, her düzeydeki seçilmiş ve atanmış kamu görevlilerini de kapsamalı.
Rice’ın ’yeni Ortadoğu’ planı
ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın “Yeni bir Ortadoğu’nun zamanı geldi” sözlerini gazetelerde okuyunca sırtımın ürperdiğini hissettim.
Aklıma ABD’nin “Yeni bir Kore”, “Yeni bir Hindiçini (Vietnam-Laos-Kamboçya)”, “Yeni bir Afganistan” kurmak için yaptıkları geldi.
Tabloya bakınca ABD’nin “coğrafya mühendisliği”nin pek de öyle ahım şahım bir şey olmadığı görülüyor.
Rice, yeni bir Ortadoğu yaratmayı planladığını açıklarken “sürdürülebilir ilkelere dayalı bir barıştan” da söz ediyor.
Beni dinleyeceklerini sanmıyorum ama şu notu iletmiş olayım: Ortadoğu’da kalıcı bir barışın sağlanmasının iki temel ekseni var.
1- Filistin’in bağımsız bir devlet olarak varlığını kurabilmesi, İsrail’in kendi sınırlarına çekilmesi.
2- Filistin’in bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürebilmesi için ekonomisinin güçlendirilmesi amacıyla kapsamlı bir uluslararası yardım programı.
Eğer Filistin sorunu, Arap halklarını bugün içinde bulundukları aşağılık kompleksinden ve ezilmişlik duygusundan kurtaracak şekilde çözülür ve Filistinli gençlerin “bir geleceklerinin olduğunu” görmelerini sağlayacak önlemler alınabilirse “kalıcı bir barış için” en önemli adımlar atılmış olur.
Gerisi Ortadoğu halklarının kendi işidir. Yeter ki kimse gölge etmesin!
Okuduğunu anlamamanın böylesi
GÜNLÜK Evrensel Gazetesi, geçen gün EMEP mitinginde meydana gelen olayla ilgili olarak yazdığım eleştiriyi “İsrail’i savunma ihtiyacı” olarak yorumlamış.
Okuduğunu anlamayan insan çok gördüm; ama bu kadarına ne diyeyim bilmiyorum.
Altını çizerek tekrar söyleyeyim: Bugünkü İsrail hükümetinin politikalarına karşı çıkmak ile Yahudi düşmanlığını birbirine karıştırmak, benzerine Nazi Almanya’sında rastladığımız bir ırkçılıktan başka bir şey değildir.
Benim yazdığım yazı “İsrail’i savunma ihtiyacından” değil, “Yahudileri, sırf Yahudi oldukları için itilip kakılmaktan koruma ihtiyacından” kaynaklanıyor.
Daha açık yazayım: Yahudilerin yaşam hakkını savunuyorum, İsrail hükümetinin politikalarını değil.
Yeri gelmişken EMEP avukatlarının gönderdiği bir açıklamadan da okuyucularımı haberdar edeyim: EMEP, miting sırasında Yahudi sanıldığı için tartaklanan kişiye karşı kendi üyelerinin bir tutumu olmadığını belirtiyor. Söz konusu İngiliz vatandaşı, miting alanına girmeye çalışınca, mitingin güvenliğini sağlayan güvenlik görevlilerince “provokatör sanılarak” durdurulmak istenmiş. İngiliz, polise direnince bir tartaklama görüntüsü ortaya çıkmış. EMEP, Yahudilere değil, Siyonizme karşı olduğunu belirtiyor.