AKP dokümanındaki tablonun gösterdiği
AKP’nin milletvekili adaylarını tanıttığı broşürün kapağı milletvekili adaylarının minik fotoğraflarından oluşuyor.
Binlerce minik fotoğraf bir araya gelmiş ve bir Recep Tayyip Erdoğan tablosu çıkmış.
Dokümanın kapağındaki bu tablo aslına bakarsanız bütün seçim sistemimizin ve parlamenter demokrasimizin bir fotoğrafı!
Aynı şeyi CHP, MHP ya da başka her hangi bir partimiz de yapabilirdi ve ortaya çıkan tablo yine aynı şeyi gösterirdi.
Bu tablo liderler sultasının tablosudur.
Milletvekillerinin bireyler olarak önemlerinin kalmadığı, tümünün sadece parmak hesabına sığdırıldığı bir durum.
Bu, 12 Eylül’ün eseridir.
Demokrasinin önemsenmediği, “istikrar uğruna” parlamentonun temsil yeteneğinin feda edildiği bir dönemin eseri!
AKP de, CHP de seçimden sonra “demokratik bir Anayasa” vaat ediyor.
İkisinin seçim beyannamesinde de “ilk hedef” olarak bu gösteriliyor.
Seçim öncesi verilen sözlerin seçim sonrasında tutulmayabileceğine alışkınız.
Ama artık iki büyük parti de bunu bir seçim vaadi olarak ortaya koyduğuna göre bunun takipçisi olmak ve bu kez verdikleri sözleri tutmalarını sağlamak gerekiyor.
Türkiye’nin demokratik bir Siyasi Partiler Kanunu’na ve seçim barajının düşürülmesine ihtiyacı var ve “istikrar” diye bunu görmezden gelmek, bugünkü sorunlarımızın önemli bölümünü yaratıyor.
Orantısız güç kullanımına dikkat!
ARAP halklarının diktatörlerine karşı giriştikleri ayaklanmalarda gösterileri yatıştırmak için güvenlik kuvvetlerinin şiddete başvurmaları gazetelerimizde de, siyasetçilerimiz tarafından da şiddetle eleştirildi.
Suriye diktatörünün silahlı adamlarının geçtiğimiz gün giriştikleri katliam da nefretle kınandı.
Bütün bu süreç içinde dikkatimizden kaçırdığımız önemli bir nokta daha var!
O da özellikle Güneydoğu’daki protestolarda güvenlik güçlerinin gerçek mermiler kullanması!
Gerçi plastik mermiler kullandıklarında da bir küçük çocuğun ağır yaralanmasına yol açtılar ama hadi o bir kazaydı diyelim.
Gerçek mermilerle vurulan, yaralanan, ölen insanlar var! Vurulup yerde yatmakta olan insanlara tekme atan polisler de var!
Bu demokratik bir ülkede kabul edilebilir bir durum değildir.
Göstericilerin molotofkokteylleri attıklarını biliyoruz ama bu tür çatışmalı gösterilerde taş atan insanlara gerçek kurşun sıkmak, o kurşun havaya bile sıkılmış olsa orantılı bir güç kullanımı sayılmaz.
Bugün dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde polis bu tür olaylarda gerçek mermi kullanmıyor.
Öte yandan gösteri yapan kitleler ile çatışan polis görüntüsü de bugünün ortamında Türkiye için olumlu bir görüntü değil.
Güvenlik güçlerinin bu tür olaylarda ne yapacağı belli: Göstericilerin çevreye zarar vermelerini engelleyecek önlemleri almak ve sonra gösterinin bitmesini beklemek!
İngiliz polisinin yapabildiği bir şeyi Türk polisi neden yapamasın?
20 Nisan günü 18 yaşında bir genç, böyle bir gösteride kurşunla vurulup, öldü.
Bu cinayetin faili meçhul kalmaması gerek. O çocuk yaştaki insanın kimin tabancasından çıkan kurşunla öldürüldüğünü bir an önce bulmak ve sorumluyu adalete teslim etmek de gerekiyor.
Elbette o kurşunun bir polisin silahından çıkıp çıkmadığını da bilmiyoruz.
Eğer böyleyse bunun da açıklığa kavuşturulması gerekiyor ki polis haksız yere zan altında kalmasın.
Spor kulübü!
FENERBAHÇE erkek voleybol takımı dün Aroma Türkiye Ligi’nde şampiyon oldu. Bu sezon Fenerbahçe’nin yüz yıllık rakibi Beşiktaş erkek voleybol takımının küme düşmüş olması, bu şampiyonluğu bence daha da anlamlı kılıyor.
Fenerbahçe’nin kız basketbol takımı da geçen hafta şampiyonluğunu ilan etmişti. Hafta içinde de U 15 futbol takımı şampiyon oldu. Fenerbahçe Acıbadem kız voleybol takımı geçen yılki ikincilikten sonra bu yıl da Avrupa üçüncüsü oldu, Türkiye’de de şampiyonluk kovalıyor.
Dün bu yazıyı yazdığım saatlerde Fenerbahçe Ülker de Beko Basketbol Ligi’nin lideri olmak hedefiyle maça çıkıyordu.
Akşam da aynı amaçla futbol takımı İzmir’de sahada olacak.
Amatör olimpik sporların hemen her alanında Fenerbahçe başa güreşiyor, bireysel ve takım şampiyonlukları elde ediyor.
Fenerbahçe, adındaki “spor kulübü” unvanını hak edecek şekilde davranıyor! Bütün bu tablo şampiyonluklar kadar önemlidir.
Fenerbahçe’nin rakipleriyle arasını açması sadece sportif alanda değil. Ankara’dan sonra Topuk Yaylası’nda da önemli bir tesis tamamlanmak üzere, basketbol ve voleybol takımlarının kullanacağı salon da gelecek sezona yetişecek. Ve bunların hepsini Fenerbahçe kendi olanaklarıyla yaptı. Stadyumunu da, salonunu da, yüzme havuzunu da, kamp ve antrenman tesislerini de!
Bütün bunlara bakınca herkesin neden Aziz Yıldırım’ı kendisine hedef aldığı daha iyi ortaya çıkıyor.
Yıldırım zamanında Fenerbahçe şampiyonluklar kaçırsa da her zaman yarışın içinde olabildi, tesisleşmesini kendi olanaklarıyla yaptı ve Türkiye’de ilk kez bütçesi fazla verecek bir kulüp oldu.
Aziz Yıldırım’ı ve yönetimini kutluyorum.