AKP kongresi için şarkı sözü önerim
AKP hafta sonunda kongre yapacak.
Parti yönetiminde değişiklikler bekleniyor. Daha çok kadın yönetime girecekmiş, Kürt kökenli isimlerin sayısı artacakmış gibi haberler okuyorum.
Ve doğrusunu isterseniz bu daha önce seyrettiğiniz bir maçı banttan seyretmek ne kadar heyecanlı olabilirse, bana da o kadar heyecan veriyor.
AKP’nin bu kongresinin beni heyecanlandıran yönü, kongre için özel bir beste yapılmış olması.
“Işık buradan yükselir” isimli şarkıyı müzisyen Özhan Eren bestelemiş.
Zekice bir buluş, böylece partinin sembolü olan ampule de bir gönderme yapılmış oluyor.
Şarkıyı henüz dinlemedim tabii, ama gazetede sözleri verilmiş:
“Biz el ele kuvvetliyiz / Gücümüz buradan gelir / Biz birlikte Türkiye’yiz / Işık buradan yükselir / Burada birleşir eller / Dostluk burada güçlenir / Aşkla yanar gönüller / Işık buradan yükselir.”
Başbakan ile ellerimizin günün birinde birleşeceğini hiç düşünmemiştim ama şarkının sözleri içimde bir heyecan dalgasının yükselmesine neden oldu.
Özhan Eren Bey’e sitemim olacak bu nedenle. Bu kadar duygu yüklü bir şarkıyı AKP yönetimi kaldırmaz. Zaten her duygusal anlarında ağlamak gibi bir alışkanlıkları var. Bir de kongrenin o ateşli atmosferinde böyle sözler, gözyaşlarının sel olup akmasına neden olabilir ki Melih Gökçek’i de buradan uyarıyorum, olası bir sel için önlem alsın!
Oysa biraz daha az duygusal biraz daha çok gerçekçi bir şarkı, bu kongrenin yapıldığı tarihsel döneme daha uygun düşebilirdi.
Ben sözleri yazayım, Özhan Eren Bey de besteler belki.
Önerim şöyle: “Biz artık çok güçlüyüz / gücümüz iktidardan gelir / hep birlikte zengin olduk / Ak Parti’ye şükran duyduk.”
“Obama’ya akıl verdik / Sarkozy’ye ayar çektik / ‘van minits’in uğruna / ne gözyaşları döktük.”
Şöyle bir de nakarat uygun olur diyorum: “Deniz feneri aydınlatsın yolumuzu / ‘Açılım’ çizsin ufkumuzu / Muhalif medya yere batsın / Ak Partimiz hep pak kalsın.”
Bu eylem onaylanamaz
BİRGÜN gazetesinde çalışan bir gazetecinin IMF Başkanı’na ayakkabı atması ile ilgili haber görüntülerini internetten izledim.
Bir gazetecinin görevi ile ilgili olarak bulunduğu bir yerde, bu tür bir eylem yapmasını onaylayabilmem mümkün değil. Aynı şeyleri Irak’ta Bush’a ayakkabı atıldığında da söylemiştim.
Gazeteci, o kişiyi, o kişinin fikirlerini, temsil ettiği kurumu vs. beğenmiyorsa yapacağı şey böyle bir eylem değildir.
Gazetecinin kendi işini yapmaya devam etmesi, o fırlatılan ayakkabının yaratacağı etkiden daha önemlidir.
Bu arkadaşımız çalıştığı gazetede IMF Başkanı’nın fikirlerini irdeleyebilir, varsa her türlü eleştirisini dile getirebilirdi ve bu ayakkabı fırlatmaktan çok daha etkili bir sonuç yaratırdı.
Bir gazetecinin, sadece fikrini açıklamakta olan birisini susturmak için şiddet yüklü bir eyleme kalkışması da kabul edilebilir bir durum değil.Öte yandan eylemi gerçekleştiren kişinin salondan çıkartılmasındaki aşırı güç kullanımı da dikkatlerden kaçmamalı.
Zaten salondan çıkartılmasına direnmeyen bir eylemciye, böylesine ağır bir şiddet uygulamak polisimizin eski alışkanlıklarından kolayca kurtulamadıklarını da gösteriyor.
Okulu boş ver, doğru Kordon’a!
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, İzmir’de üniversitenin açılış töreninde “Her üniversite bitiren iş bulacak diye bir şey yok” dedi.
Üniversitenin açılış günü için ne güzel bir tespit! Böylece çocukların yeni öğretim yılında sosyal faaliyetlere daha çok zaman ayırmaları sağlanacaktır diye düşündüm.
Nasıl olsa bir iş bulamayacaklarına göre her derse gitmeleri de gerekmez. Maça kızı ve kingde uzmanlaşmak, Kordon’da çiğdem çitlemek, arada bir Çeşme’ye, Urla’ya, Kilizman’a uzanmak iyi olabilir.
Yalnız sorun şu ki Başbakan olarak görevi bu “ideal duruma” ulaşmaya çalışmak.
Görevde bulunduğu süre içinde nereden nereye geldiğimizi de aynı konuşmada kendisi söylüyor zaten: “İşsizlikte biz yüzde 13’teyiz. Elbette mücadelemizi vereceğiz. Göreve geldiğimde işsizlik yüzde 10.7 idi. Krize rağmen yüzde 13’teyiz.”
Bu sözlerini gazetede okuyunca krizin teğet geçmiş olmasına şükretmemiz gerektiğini düşündüm.