Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

AKP’nin ‘cici’ demokrasisi!

TEKEL işçilerinin Ankara’da Türk-İş Genel Merkezi’ni ziyaretlerine karşı izlenen şiddetle bastırma ve yıldırma politikası hükümetin “demokrasi anlayışını” ortaya koyan bir tür turnusol kâğıdıdır.

Dünkü gazetelerde bu şiddetle bastırma girişimi sırasında çekilmiş iki ayrı fotoğraf dikkatimi çekti. Bir tanesinde bir polis memuru, elindeki gaz tüpünü açmış, karşısındaki işçilerin yüzüne doğru tutuyordu.

Ortada polise karşı bir direniş yok, çevredeki insanlara ve mala yönelik bir taşkınlık yok ve polis, elindeki tüpü sonuna kadar açmış karşısındaki garibana gaz veriyor!

Bir diğer fotoğrafta bir polis kameramanı Tekel işçilerini taşıyan bir otobüse binmiş, içerdeki yolcuların görüntülerini kaydediyor.

Kent dışından gelen Tekel işçilerinin Ankara’ya girmelerine ancak bundan sonra izin verilmiş.

Bunların hangi kanunun, hangi maddesine göre yapıldığını merak ettim. İçişleri Bakanı bana söylerse, ben de Başbakan’a söylerim, demokratik açılım paketinin içine bunu da koysunlar diye! Ya da kendisi isterse Başbakan’a doğrudan da söyleyebilir, benim karışmam gerekmez o zaman.

Yapılan iş demokratik bir hakkın kullanımını engellemektir. İnsanları, daha ortada bir eylem ve olay yokken, suç oluşmamışken potansiyel suçlu haline getirmek ve bir demokratik hakkı kullanmaktan caydırmaya çalışmak demektir.

Bu da AKP’nin “cici demokrasisi” işte!

Yamyamlar yemeklerini nasıl yerler?

BAŞLIKTAKİ soruyu ırkçılık çerçevesinde değerlendirmeyin. “İnsan yiyen insanlardan” söz ediyorum, ırkçı bir tanımlama değil bu.

Doğrusunu isterseniz ben yamyamların, insan yeme fırsatını bulduklarında bunu nasıl yaptıklarını hiç düşünmemiştim. Karikatürler ve filmlerde büyük bir kazan içinde haşlanan insanlar görürüz, kafamda böyle bir şey kalmış.

Ceo Life Dergisi’nin ilk sayısını okurken yamyamlık ile ilgili olarak kafamıza batı medyası tarafından sokulan her şeyin bir kurgu olduğunu düşündüm.

Akın Öngör, Ceo Life için Rahmi Koç ile bir söyleşi yapmış. İki denizcinin konuşmasını görünce okumadan duramadım. Rahmi Bey, dünya turu anılarını anlatırken, ilginç bir konuya değiniyor.

Fiji’deki Suva City’de bir “yamyamlık müzesi” varmış. Bu müzede, insan yiyen insanların bu işi yaparken kullandıkları ahşaptan oyulmuş, değişik büyüklükteki kaşıklar ve çatallar yer alıyormuş. Müzenin bekçisi olan kadın da o çatal kaşıkları kullanan adamın torunu imiş!

Rahmi Bey “Bir yamyama hiç bu kadar yaklaşmamıştım” diye anlatıyor.

Bir insanı yemek için sofraya oturup, çatal kaşık bıçak kullanmak da benim tuhafıma gitti.

Acaba boyunlarına peçete de bağlıyorlar mıydı diye merak etmedim de değil!

Ceo Life dergisi, yeni piyasaya çıktı ve gerçekten ilginç bir dergi. İş âleminin önde gelen ciddi isimlerinin meğerse ne kadar renkli merakları varmış. Özellikle iş yaşamının başındaki gençlere öneririm. Rol modellerinin yaşamlarına tanıklık etsinler diye.

Ayağımın uğuruna güveniyorum

BU yazıyı Nice’e giden THY uçağında yazıyorum.

Cannes’da Avrupa Kadınlar (bayanlar değil, kadınlar!) Voleybol Şampiyonlar Ligi’nde Fenerbahçe Acıbadem “final four” oynayacak.

Televizyonda ve gazetelerde “bayanlar şampiyonası” denildiğinde tüylerim diken diken oluyor. Eskiden bu takımlara “kız takımı” denilirdi, şimdi memlekete “köylü kibarlığı” hâkim oldu, “bayan takımı” deniliyor. Ben yine de ısrarlıyım, adı üzerinde “kadınlar şampiyonası” bu.

Fenerbahçe Acıbadem, bugün ve yarın iki maç oynayacak. Bugünkü maçı kazanırsa yarın final maçına çıkacak ve tahminlerimiz bizi yanıltmaz ise Türkiye’ye Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olarak dönen ilk Türk takımı olacak. Bu kolayca elde edilmiş bir başarı değil.Bu sezon bu takım hiç mağlup olmadı, bu iki maçı da galibiyetle bitirmesi sürpriz olmayacak.

Başarının bir tek nedeni var: İyi planlama, doğru hoca ve oyuncu seçimi, iyi yönetim!

Fenerbahçe Acıbadem bu açıdan iyi bir örnek! Bir yandan spordaki sponsorluk uygulamalarının doğru kullanıldığında ne kadar etkili olabileceğini gösteriyor, diğer yandan büyük kulüplerimizin branş şubeleri ile bu uygulamanın nasıl bir araya getirilebileceğinin yetkin bir örneğini veriyor.

Ayrıca ayağımın uğuruna da güveniyorum. Efes Pilsen, Milano’da Koraç Kupası’nı kaldırırken de oradaydım, Galatasaray Kopenhag ve Monaco’da kupaları alırken de!

Diliyorum ki ayağım yine uğurlu gelsin!