HÜRRİYET

Bindik bir alamete!

BAŞBAKAN Recep Tayip Erdoğan’ın önemli bir sorunu var:

Ya konuşurken kendi sesine áşık oluyor ve o anda söylemek istemediği şeyleri bile bu yüzden söylüyor ya da düşünmeden konuşuyor. Bir üçüncü olasılık daha var ki o da Başbakan’ın değil bizim sorunumuz: Türk kamuoyunu ciddiye almıyor!

Madrid’de türban konusunu “Anayasa’nın içinde çözeceğini” söylemesinin üzerinden iki tam gün bile geçmemişti ki bu kez “Anayasa’yı beklemeye gerek yok” dedi.

“CHP yoksa yok, MHP ben de varım diyor zaten, MHP ile çözeriz” diye de ekledi.

Oysa çok değil, 1 ay önce MHP’nin yaptığı “Anayasa’nın 10. maddesini değiştirip türban sorununu çözelim” önerisini dikkate bile almamıştı.

Şimdi kendi yarattığı sorundan çıkmak için daha önce yüzüne bakmadığı teklife sarılmakta sakınca görmüyor.

O zaman neden böyle yapmıştı, neden şimdi böyle davranıyor, anlayabilene aşkolsun.

Öte yandan MHP’nin tutumu da gerçekten çok ilginç.

Seçimlerden önce “şeriat tehlikesine karşı” MHP’yi destekleyenler ya da desteklenmesini isteyenler, şimdi ne düşünecekler?

Çünkü eğer MHP’nin önerisi geçerlilik kazanır da Anayasa bu yönde değiştirilirse türban sadece üniversitelerde değil, ilköğretim okullarında bile serbest hale gelecek.

Kamu görevlilerinin türban ile hizmet sunması da aynı maddenin biraz esnetilmesiyle kolayca mümkün olacak.

Gerçekten ilginç gelişmelere gebe günler yaşayacağız, ama eğleneceğimizi söyleyemem.

Azınlıklar ’yabancı’ değildir!

ESKİ Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in veto ettiği Vakıflar Kanunu’nun 9 maddesi önceki gün TBMM komisyonunda aynen kabul edildi.

Böylece 1974 yılında el konulan azınlık vakıflarına ait mallar iade edilecek, üçüncü şahısların eline geçenlerin de bedeli ödenecek.

Bu, yıllardır sürdürülen büyük bir adaletsizliğin düzeltilmesidir.

Buna itiraz eden muhalefet milletvekillerinin söyledikleri sözleri okurken de bir Türk olarak utandığımı söylemeliyim.

İçlerinde bu yasanın “545 yıl önceki bir olayı yok saydığını” (İstanbul’un Fethi kastediliyor herhalde) söyleyenler de var, “yabancılara verdiğimiz tavizleri geri almak için savaş gerekir” diyenler de!

“Yabancı” dedikleri kişiler, bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı, vergi ödeyen, erkek ise askerlik görevini yapan insanlar.

Etnik kökenlerinin ve inançlarının ne olduğundan bağımsız olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları!

Ve her TC vatandaşı gibi öldükten sonra mallarının ne yapılması gerektiği ile ilgili tercihlerde bulunmaya hakları var.

İşin ilginci, bu kafatasçı yaklaşımın peşine CHP’nin de takılmış olması.

Kendisini “sosyal demokrat” olarak konumlandıran bir partinin geldiği bu noktaya ancak acıyabiliriz!

Hediyeler, Erasmus’a eklenebilir mi?

DÜN bu köşede AB Eğitim ve Gençlik Programı Erasmus’tan yararlanma hakkı kazanan öğrencilerin bir bölümünün “ödenek yetersizliği” nedeniyle mağdur olduklarını yazmıştım.

DPT’ye bağlı Ulusal Ajans’tan bir açıklama aldım.

Açıklama, bu yıl 22.2 milyon Euro’luk bir ödenek bulunduğunu, daha sonra bazı kaydırmalarla bu ödeneğin 23.2 milyon Euro’ya çıkartıldığını anlatıyor.

Bu durumda öğrencilerin yüzde 61’inin Erasmus’tan yararlanarak yurtdışındaki üniversitelere gidebilme şansları doğuyor.

Ulusal Ajans yetkililerinin iyi niyetlerinden kuşkum yok. Ben de zaten bu konunun Başbakan tarafından ele alınmasını istemiştim.

İstediği her şeye kolayca kaynak bulabilme becerisi olduğunu biliyoruz çünkü. Bir defa da bu olanağı üniversite öğrencileri için kullansa iyi olmaz mı?

Hatırlayacaksınız, Ekvador Devlet Başkanı, Suudi Kralı’nın eşine hediye ettiği mücevherleri satarak sosyal bir projeye destek vermek istediğini söylemişti.

Şu hediyeler konusunda bir yanıt alamadık, bunu da biliyorsunuz.

Acaba bu hediyeler satılıp elde edilecek gelir Erasmus bütçesine eklenemez mi?