ARADA bir, bir-iki günlüğüne de olsa yurtdışına çıkmanın insanın yaşama bakışını etkilememesi kaçınılmaz.
Elbette kısa süreli “kültür şokları”nın etkilerinden söz etmiyorum. Sözünü ettiğim şey daha çok içinde bulunduğumuz dar alandan çıkıp, yeni bir pencereden dünyaya bakma olanağı yakalamakla ilgili.
Mesela bu son gezimde öğrendim ki Britanya’da faal olan ilginç bir kuruluş var: Dürüst Ticaret Ofisi (OFT) isimli bu kuruluş, bizim ticaret ve sanayi odalarına benzemiyor. “İngiltere nasıl kurtulur” üzerine nutuklar atmıyor yani. Bir yönüyle bizim Sanayi Bakanlığı’nın Tüketiciyi Koruma Genel Müdürlüğü’ne benzetilebilir. Bizdekinden farkı ise gazete ve televizyonlara ceza kesen değil, sadece kendi işini yapan bir kuruluş olması.
OFT’nin son çalışması okul üniformaları üzerine olmuş. Veliler, Britanya’da okul üniformalarına yılda 450 milyon pound harcıyorlarmış (1,5 milyar YTL civarında). Kuruluş, 10 bin devlet okulunda yaptığı araştırmayla ihtiyaçları belirlemiş. Amaç velilerin uygun fiyatla, iyi kalitede okul üniforması alabilmelerini sağlamak.
Ulusal Veli-Öğretmen Dernekleri Konfederasyonu (evet, böyle dernekler var ve bu da onların üst birliği) çalışmayı destekliyor. Bu giysileri ucuzlatmak için üzerinde okul sembolleri ile satılmasını öneriyor. Böylece normal giysiler ile okul giysilerini ayırmak mümkün olacak ve bu da okul giysilerinin daha düşük kár marjıyla satılmasına olanak verecekmiş.
Ayrıca, bu uygulama okul önlüklerini ve ihtiyaç malzemelerini pahalı tutarak, fakir çocuklarını okullarına gelmekten caydıran okul yönetimlerini de zapturapt altına alacakmış.
Kızım artık büyüdü, son sınıfa geldi, önlük derdimiz bitti. Ama iki ay sonra milyonlarca aile çocuklarına önlük, çanta derdine düşecek. Bununla ilgilenen birileri var mı bizim oralarda acaba?
TBMM’den böyle bir kanun çıkar mı?
NUTUK atmak yerine iş yapmanın daha çok tercih edildiği ülkelerin dertleri ile bizim gibi ülkelerin dertleri bir hayli farklı elbette.
Bunlardan biri otomobillerde çocuklar için konulan güvenlik koltuklarının nereye yerleştirileceği ile ilgili.
Bizde yaygın adet annenin ön koltukta, çocuğu da kucağına alarak oturmasıdır. Nispeten okumuşlarımız ise anneyi arka koltuğa alarak sorunu çözebileceğini düşünür.
Çocuğu için bir otomobil-güvenlik koltuğu alanlar ise son derece azdır. Bunun nedeni ister “para sorunu” olsun, ister “umursamazlık” sonuç değişmiyor.
Berlin Teknik Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, bu çocuk koltuklarının, arka koltuğun ortasına yerleştirilmesinin daha güvenli olduğunu ortaya koymuş. Arka kapı kenarlarına yakın konulan koltuklar, özellikle yandan çarpışmalarda ciddi yaralanmalara ve -Tanrı herkesin çocuğunu korusun- ölümlere neden oluyormuş.
Benim bildiğim kadarıyla Türkiye’de yaygın uygulama, ana-babaya çocuklarını indirip bindirirken kolaylık olsun diye çocuk koltuklarını kapı kenarlarına yerleştirmek. Bu araştırmadan yakınlarınızı haberdar edin ki, hatalı hareket ediyorlar, bu yanlıştan dönsünler.
Çocuk koltuklarının, çocuk yolcuların can güvenliği için ne kadar önemli olduğu ortaya çıkınca Britanya’da da kanunlar hemen değişmiş.
Orada seçilmiş milletvekilleri bu tür işlere de yarıyor gördüğünüz gibi.
18 Eylül’den itibaren Britanya’da çocuk koltuğu olmadan yolculuk eden 135 santimin altındaki çocuklar nedeniyle (çocuklar 9-10 yaşında bu boya gelebiliyor) sürücülere verilecek ceza 90 milyon YTL’den başlıyor, duruma göre 1500 YTL’ye kadar çıkıyor.
Bilimsel araştırmaların zorunlu kıldığı böyle bir değişiklik bizim meclisimizden kaç sene sonra çıkar dersiniz?
Ya da soruyu şöyle soralım: AB zorunlu kılmazsa, bizim meclisimizden böyle bir kanun çıkabilir mi? Çıkar diyenlere TBMM sitesine girip böylesi hayati konulardaki kanunların gündemin kaçıncı sırasında olduğuna bakmalarını öneririm.
İngilizlerle Türkler arasındaki benzerlik
HER zaman Türk halkının, anket yoluyla toplumsal araştırmalar yapanlarla dalga geçtiğini düşünmüşümdür.
Anketlere bakın, herkesin televizyonda ciddi belgeseller ve kültür-sanat programları izlediğini görürsünüz. Ama reytinglere bakarsanız da herkes Polat’ın peşindedir.
Anketlere göre herkes az fotoğraflı ciddi gazeteleri okur, ama tiraj rakamları tam tersini söyler.
Benzeri bir durum İngiltere için de geçerliymiş. Gazetede okuduğum ve geçtiğimiz kırk yılın genel yaşam eğilimlerini anlatan bir haberde ilginç bir not vardı.
Bir araştırma yapılmış ve insanların yüzde 2’si Wembley’deki ünlü “Afrikalı aç çocuklara yardım konseri”ne gittiğini söylemiş. Gazetenin bu sonuçla ilgili koyduğu not şöyle: Bu doğru olsaydı Wembley’e milyonlarca kişinin sığabildiğini düşünmemiz gerekecekti!