HÜRRİYET

Bu sonuçlar herkese ders olsun!

YEREL seçimler ile ilgili bu değerlendirmeyi yazmaya başladığımda oyların henüz yüzde 30’u sayılmış ve açıklanmıştı.

Geçmiş tecrübelerimden biliyorum ki oy sayımının bu aşamasından sonra sonuçların çok fazla değişiklik göstermesi mümkün olamıyor. Belki bir-iki puan oynama olabilir, hepsi o kadar! (İl Genel Meclisi sonuçlarını esas alıyorum. Çünkü genel seçim sonuçları ile kıyaslayabileceğimiz veri o.)

İLK DERS ERDOĞAN’A

AKP’nin oy kaybının nedenlerinden biri yedi seneye yaklaşan bir siyasi iktidarın sahibi olarak, muhalefet lideri gibi kavgacı bir üslup takınmasıdır.

Halk seçip, iş başına getirdiği liderden sorunlarını çözmesini bekler, her gün yeni bir kavga çıkarmasını değil!

Erdoğan’ın başına gelen, uzun süre iktidarda kalıp da temel sorunları çözmeyi başaramayan her siyasi liderin başına geldi. Erdoğan, neredeyse iki kişiden birinin oyunu alarak geldiği iktidarı kullanmayı bilemedi.

Yedi puana varan oy kaybı elbette partisi içindeki liderliğinin tartışılmasına yol açmayacak.

Çünkü hálá güçlü ve bugün AKP iki rakibinin toplamı kadar oy alabildiyse bu Erdoğan’ın kişisel gücünden kaynaklanıyor. Şimdi AKP’nin önünde iki yol var: Son seçimden sonra izlediği kriz politikasını devam ettirerek gelecek seçimlerde yüzde 30’lara düşmek ya da yapılan hatalardan ders çıkararak yeni bir politikaya yönelmek.

Bunu AKP içinde Erdoğan’a karşı yüksek sesle söyleyebilecek olan tek kişi Çankaya’da oturuyor. Bakalım başka bir ses çıkmayı başarabilecek mi?

DERS ALMAZ AMA BU DERS DE BAYKAL İÇİN

İktidarda hiçbir temel sorun çözmeyi başaramayan bir hükümet varken, CHP’nin oyları bir türlü artmıyor.

Çünkü artık bir tek adam partisi haline getirilen CHP’nin bu sorunların çözümüne yönelik hiçbir somut önerisi olmadığı gibi, halkın bu lidere duyduğu sempati de çok düşük.

Önümüzdeki genel seçimlere kadar yaklaşık 3.5 sene var.

Bu süre içinde CHP’nin iktidar alternatifi haline gelebilmesi için Baykal’ın bir kenara çekilmeyi bilmesi gerekiyor.

CHP içinde demokratik bir yarış ile belirlenecek yeni ve genç bir liderin, Türkiye’nin özel gerçeklerine göre oluşturulmuş yepyeni bir sol politikayla seçimlere girmesi gerekiyor.

İktidar alternatifi ancak böyle olunabilir.

Kişisel görüşüm, benzeri bir yorumu gelecek genel seçimde de yapmak zorunda kalabileceğimizdir!

MHP’NİN ŞANSI

MHP, ülkemizin geleneksel muhafazakár yapısına bakarsak bu ülkede iktidar alternatifi olmaya en yakın siyasi parti.

Devlet Bahçeli’nin, meydanlarda kızgın bir şekilde görülmesi, partinin söylem ve propagandasına hákim olan kavgacı üslup, geleneksel olarak muhafazakár olmakla birlikte, çatışma ve kavgadan hiç hoşlanmayan seçmeni MHP’den uzak tutuyor.

Bunu Devlet Bahçeli başarabilir mi? Kişisel görüşüm insanların kolayca değişemeyeceği yolunda. Bahçeli de değişemez büyük olasılıkla.

MHP’nin geleceğini belirleyecek olan şey, bunu başarabilecek bir yeni liderin çıkıp çıkamayacağı.

Böylesine disiplinli bir partide, böyle bir çıkış yaşanırsa, gerçekten çok şaşıracağım!

ZEKİ SEZER İÇİN YOLUN SONU

DSP’nin bu seçimde aldığı sonuç bu partide bir liderlik sorunu olduğunu gösteriyor.

Bu sonuçlarla artık Zeki Sezer’in veda zamanı gelmiş demektir. DSP’nin gelecekte iki lider adayı var artık: Yılmaz Büyükerşen ve Mustafa Sarıgül.

Hangisinin bu işe niyetleneceğini bilebilmeme olanak yok ama kaçınılmaz yarış bu iki siyasetçi arasında gerçekleşecek.

KÜRTLERİN PARTİSİ DTP

Artık tartışılmaz bir şekilde ortaya çıkıyor ki DTP, bu ülkenin “etnik partisi” oldu.Bundan herkesin ciddi bir sonuç çıkarması gerekiyor.

Artık DTP’yi yok saymak, tanımazlıktan gelmek mümkün değil.

Ülkedeki tüm siyasi partilerin bu gerçeği kabul etmeleri, ortak sorunumuzu çözmek için ilk adım olacaktır.

SOSYALİSTLER TEKRAR ÖRGÜTLENMELİ

Seçim sonuçlarının gösterdiği bir gerçek de sosyalist solun bu ülkede bir tür “mikroorganizma” olduğu.

Yeni bir sosyalist söylem gerekiyor. Toplumda daha iyi örgütlenecek, insanların gerçek sorunlarına gerçek çözümler üretecek bir politika etrafında birleşmelerinden başka çare yok.

“Ümitli misin” derseniz, hayır, ümitli değilim!

Okullarımızın durumu içler acısı

BİR seçimi daha geride bıraktık. Demokrasimiz açısından sevindirici bir durumdur diye düşünüyorum.

Yerel ya da ulusal iktidarların seçimle el değiştirmesi, artık siyasi geleneğimizin ayrılmaz bir parçası oldu. Son günlerde çok sözü edilen, “askeri darbeler döneminin kapanması” gerçeği de doğrudan doğruya bununla ilgilidir.

Bu yazıyı yazdığım sırada henüz oy verme işlemi devam ediyordu.

Büyük çoğunluğumuz oylarımızı okullarda kullandık. Bu vesileyle okullarımızın gerçek durumunu da görmüş olduk.

Benim oy kullandığım ilköğretim okulu, binası dökülen, tavanları nemden sararmış, duvarları en az iki yıldır boyanmamış bir okuldu.

Sınıflardaki “kara tahtanın” ve öğrencilerin oturdukları sıraların durumu da içler acısıydı.

Bu okullarda yetişen çocukların bir estetik zevki geliştirmeleri de gerçekten çok güç.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın, belki yeni bir seferberlikle yardımseverlerin katkılarını da sağlayarak bu konuya el atması gerekiyor. Belli ki bu konudaki bütçeler okul yapma telaşı içinde harcanırken, mevcut okulların durumlarının iyileştirilmesi ihmal ediliyor.