Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Cumhurbaşkanı seçimi 2012’de

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın, “başkanlık sistemi” tartışmasını açması, bir süredir unuttuğumuz önemli bir soruyu yine gündeme getirdi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi ne zaman bitecek?

Başbakan da, Cumhurbaşkanı da bu konuyu pek gündeme getirmiyor ama “yandaş medyada” yazıp çizenlere ve onların kimlere yakın olduğuna bakarak bir tahminde bulunmak mümkün.


Cumhurbaşkanı’na yakın olanlar, yeni cumhurbaşkanının 2014 yılında seçileceğini özellikle vurguluyorlar
.

Bu, Abdullah Gül’ün yedi yıl süreyle görevde kalması demek.

Abdullah Gül, 28 Ağustos 2007 tarihinde, o zaman geçerli Anayasa’ya göre yedi yıl için cumhurbaşkanı seçildi.


21 Ekim 2007 referandumu ile kabul edilen Anayasa değişikliğine göre ise cumhurbaşkanlarının süresi beş yıl.

Aynı referandumda milletvekillerinin de beş yerine dört yıl için seçilmesine karar verdiğimizi hatırlayalım.

22 Temmuz 2007’de, yani referandumdan önce seçilen TBMM’nin, dört yıl sonra, 2011’de yenilenmesinde bir tartışma yok. Başbakan da 2011 seçimlerinde son kez aday olacağını açıkladığına göre, o da bu fikirde demek ki.


Peki, referandumdan önce seçilen cumhurbaşkanı için neden tartışıyoruz o zaman?


Milletvekilleri için “kazanılmış hak” olmayan, cumhurbaşkanı için neden “kazanılmış hak” sayılsın?

Abdullah Gül, kişisel olarak ne düşünüyor bilemiyorum elbette ama medyadaki yandaşlarının biraz daha düşünmelerinde yarar var.

Bu kez Uğur Dündar için ‘işte hayatınız’

 

“İşte Hayatınız”, Uğur Dündar’ın, Türk televizyonculuğunda adıyla özdeşleşmiş programlarından biriydi.

İzleyiciyi televizyon karşısında tutsak eden, bugün benzerlerine pek rastlamadığımız içerik düzeyinde bir programdı.

Bu eski programı yeniden hatırlamama neden olan şey, Nedim Şener’in “Uğur Dündar-İşte Hayatım” isimli kitabı oldu.

Kitap, Dündar’ın yaşamöyküsü!

İyi bir gazeteci ve başarılı bir televizyoncunun yaşamını okumak, özellikle bu mesleğe girmek isteyen gençler için öğretici olacaktır.

Dündar’ın aradan geçen bunca yıla rağmen neden hâlâ “aşılamadığını” bu kitabı okuyunca daha iyi anlayabilmek de mümkün.


Okuyucularıma öneririm.

 

İhmali olan polisleri koruma çabası

 

HRANT Dink cinayeti ile ilgili olarak emniyet istihbaratının bir ihmali olup olmadığının araştırılması giderek bir yılan hikâyesine dönüşüyor.
Milliyet
’in haberine göre Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun eski Trabzon Emniyet Müdürü ve İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ile İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’i ihmalle suçlayan raporlarından sonra, bir inceleme de Mülkiye Müfettişleri tarafından yapılmış.

Bu ikinci rapor, söz konusu polisleri aklıyor. Haber, bu aklama için ikinci rapora farklı bir tarih yazıldığını ortaya koyuyor.


Meğerse, Dink’e yönelik bir suikast hazırlığı yapıldığı ile ilgili istihbarat raporu, zamanın İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun’dan saklanmış!

Uzun’un müfettişlere verdiği ifadeye göre saklayan da İstihbarat Şube Müdürü.


Ama müfettişler bu ifadeyi dikkate bile almamışlar
.

Bu hükümetin en çok övündüğü şeylerden biri de kendi dönemlerinde faili meçhul cinayet kalmamış olması.


Ama gördüğünüz gibi Hrant Dink cinayetinde bir adım bile ileri gidebilmiş değiliz.

Elde bir katil zanlısı ve onu azmettirdiği iddia edilen “ağabeyler” var ama bu işin gerisinde ne var, onu hâlâ bilemiyoruz.


Mahkeme süreci uzadıkça uzuyor, eldeki istihbaratın neden değerlendirilmediği, neden Dink’i korumak için gerekli önlemlerin alınmadığı tam bir meçhul!

Raporlar geliyor, gidiyor, bazı polislerin soruşturulmasına bile izin verilmiyor, soruşturulanlar içinse bir aklama çabası apaçık ortada duruyor.

Hükümetin, bu cinayetin aydınlatılmasını istediğinden kişisel olarak kuşku duymuyorum.

Ancak açıkça anlaşılıyor ki bu cinayetin arka planının aydınlatılması için kararlı bir siyasi irade de ortada yok.


Bu tür meselelerde sadece konuşmak değil, o sözlerin gereklerini yerine getirmek de gerekir. İçişleri Bakanı’na hatırlatmış olayım.

Küçük bir izin istiyorum

Bugün denizaşırı bir yolculuk için uçakta olacağım. Bu nedenle yarın yazı yazmama olanak yok. Bu önümüzdeki bir hafta içinde yazılarımda aksama olursa bu internet kullanmayı bilmediğimden değil, vakit bulamadığım için olabilir. Beni anlayışla karşılayacağınızı ümit ediyorum. Şimdilik hoşçakalın.