Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Demek ki ’Değiştim’ demekle olmuyor

ÇANKAYA Köşkü’ndeki davette Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün elini sıkmaması bir “ilk” değil.

Dün birçok okuyucum bana bunu hatırlattı.

Başbakan, Cumhurbaşkanı’nın eşinin elini 29 Ekim davetinde de sıkmamıştı.

Bildiğimiz kadarıyla Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan iki eski dostlar. Bu öyle bir dostluk ki birbirleri adına Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı gibi iki önemli makamdan vazgeçebiliyorlar.

Ailece görüştüklerini de biliyoruz.

En son çok yakın zamanda “düşman çatlatmak için” birlikte yemek de yediler.

İnsanların birbirleriyle karşılaştıklarında el sıkışarak selamlaşmaları modern yaşamın bir gereği!

Gerçi bizde bunun abartıldığı ve insanların el sıkışmakla kalmayıp bir de birbirlerini öptükleri de bir gerçek. Kişisel olarak çok yakın bir dostluk ilişkisi olmadıkça bunun saçma bir davranış olduğunu düşünüyorum.

Ancak el sıkışmak, arada bir düşmanlık ya da kırgınlık yoksa nezaket kurallarının bir gereği.

Durum böyleyken, insanın yakın bir aile dostunun elini sıkmaktan imtina etmesine bir anlam verebilmek de o kadar kolay değil.

Hayrünnisa Hanım biliyoruz ki el sıkışmaktan kaçınan bir insan da değil. Bu durumda el sıkmaktan kaçınan kişinin Başbakan olduğunu düşünüyorum.

Tanıdığım kadarıyla Başbakan da medeni bir insan. Birçok toplantıda kendisine muhalif insanlarla dahi medeni ilişkiler içinde konuşup, selamlaştığını da biliyorum.

Bu nedenle Hayrünnisa Hanım’a karşı bu davranışını tribünlere karşı yapılmış bir gösteri olarak yorumluyorum.

Bu da gerçekten kabul edilebilecek bir davranış değil.

Başbakan her zaman “değiştiğini” söylüyor ama belli ki değiştim demekle insan değişmiyor!

Korkmayın, sorunu bizimkiler çözmeyecek!

AMERİKA’da konut kredilerinden kaynaklanan krizin derinleşip, giderek küreselleşmesi dünyanın birçok yerinde devlet yöneticilerinin oturdukları yerden zıplamalarına yol açtı.

Bizim Başbakanımız, türban gibi çok daha önemli bir konuya kilitlendiği için rahat.

“Bu dalgadan en az zararla biz çıkarız” diyor.

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da dünkü basın toplantısında “Ekonomik durgunluk nedeniyle paniğe kapılmamıza gerek yok” dedi.

Aslına bakarsanız bu konuyla ilgili olarak ben de tıpkı Başbakan ve Maliye Bakanı gibi düşünüyorum. Sonuç olarak bu küresel bir kriz!

Küresel bir kriz olduğu için, dünya ekonomisinin büyük oyuncuları çoktan kolları sıvadılar, “Geldim” diye kapıyı vuran krizi bertaraf etmek için çabalıyorlar.

Rahatlığım da esasen bundan kaynaklanıyor.

Eğer bu krizin gelişmesini durdurmak bizim hükümetimize düşen bir iş olsaydı, o zaman korkmamız gerekecekti.

Çünkü bizimkilerin ekonomi ile ilgili öncelikleri Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşımak ve valilere bedava kömür dağıttırmak ile sınırlı.

Eğer dünya ekonomilerinin büyük ağabeyleri bu krizi sonlandıracak önlemleri geliştirebilirlerse ne álá!

Onlar çözemezlerse bilin ki hapı yuttuk!

Gazete sahibi olmak ayıp değil!

DÜN kısaca değinmiştim. Bugün biraz konuyu açmak istiyorum.

Türkiye’de gazete, televizyon sahibi olmak utanılacak bir iş değil.

Sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın benim bildiğim bütün ülkelerinde de böyle.

Bu saygın bir iş ve işinizi doğru dürüst yapıyorsanız da gurur duymanız gereken bir durum.

Mehmet Emin Karamehmet’in tutumuna bu nedenle bir açıklama bulamıyorum.

Akşam ve Tercüman gazeteleri ile Show TV’nin, Digitürk’ün ve adını burada sayamayacağım kadar çok tematik televizyon kanalının, birçok derginin sahibi.

Fakat sahibi olduğu gazete ve dergilerin künyelerinde, televizyon istasyonlarının RTÜK’teki kayıtlarına bakarsanız onun bu işlerle hiçbir alakası yok!

Mehmet Emin Bey’in, ortalıkta görünmeyi sevmeyen, kalabalıklardan hoşlanmayan bir kişiliği olduğunu biliyoruz.

Bu elbette onun kişisel tercihi ve kimsenin bunu eleştirmesi de doğru değil. Ama neden sahibi olduğu yayın kuruluşlarının üzerinde ismi yok, bunu anlamak gerçekten zor.

Bu işler, şeffaflığı gerektiren işler. Okuyucular ve izleyicilerin, okudukları ve izledikleri yayınların kime ait olduğunu bilmek de haklarıdır diye düşünüyorum.

32 yıldır bu meslekte olan bir insan olarak Mehmet Emin Karamehmet’e önerim, saklanmasın.

İsmini gazetelerine, dergilerine, televizyonlarına koymaktan utanmasın!

Böyle yapmadığı sürece ortada utanılacak bir durum olduğunu düşüneceğim.